Paylaş
Evet, Başbakan durduk yerde ortaya yeni bir tartışma konusu atmakta eşi benzeri olmayan bir politikacı. Bu hakkını teslim ediyorum.
Böylece ülkenin gündemini de etkilemeyi başarıyor, buna da kuşku yok.
Ama bu durumun “gündem değiştirme çabası” diye hafifletilmesine de itirazım var.
Tam tersine Başbakan’ın söylediği her söz aslına bakarsanız temel gündem maddemiz.
Böylece Başbakan’ın zihin yapısını, demokrasi fikrini ne kadar içselleştirebildiğini, otoriter eğilimlerini kuşkuya yer bırakmayacak şekilde öğrenebiliyoruz.
Başkan olmak, o da olmazsa yarı başkanlık sisteminin başkanı olmak için anayasayı değiştirtmeye çalışan bir siyasetçi ile karşı karşıyayız. Hiçbirini yapamazsa cumhurbaşkanı olmak istiyor.
Böyle bir siyasetçinin zihniyetini öğrenmek de temel gündem maddemiz olmalı ki o da bizi bundan esirgemiyor.
Her ortaya attığı konu bilmecenin eksik kalmış bir parçasını tamamlıyor ve ortaya bir siyasal kimlik çıkıyor.
Her şeyi tek elden yönetmek isteyen, herkesin hayatına karışma hakkını kendisinde gören, yargı bağımsızlığını takmayan, kendi düşüncesinin en iyisi olduğuna inanmış, tartışmaktan hoşlanmayan, demokrat hiç olmayan, otoriterleşmeye eğilimli bir başkan adayı!
Gündemimiz budur zaten!
Komisyon yasayı bilmiyor mu?
TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun raporunda, Bülent Arınç’a suikast iddiasıyla ‘kozmik oda’da yapılan araştırmada yargıca not tutmanın dışında bir olanak sağlanmamasına da dikkat çekilmiş ve kozmik odaların sivil denetime açılması istenmişti. Komisyona göre bazı faili meçhul cinayetlerin izlerine kozmik odalarda böyle bir inceleme yapılırsa ulaşılabilecekti.
“Terör örgütü yöneticisi olduğu” iddiasıyla tutuklu olarak yargılanan eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ’dan bununla ilgili bir not aldım.
Başbuğ, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 125. maddesini hatırlatıyor. Madde şöyle:
“Devlet sırrı niteliğindeki bilgileri içeren belgeler, ancak mahkeme hâkimi veya heyeti tarafından incelenebilir. Bu belgelerde yer alan ve sadece yüklenen suçu açıklığa kavuşturabilecek nitelikte olan bilgiler, hâkim veya mahkeme başkanı tarafından tutanağa kaydettirilir.”
Başbuğ, kozmik odanın aranmasında bu yasa hükmüne uyulduğuna işaret ediyor.
Soruşturulan suç Bülent Arınç’a suikast yapılacağı iddiasıydı. Yargıç da arama yaptı ve bazı notlar aldığı daha sonra açıklandı.
O notlarda iddiayı kanıtlayan bir unsur bulunmamış olmalı ki konuyla ilgili bir dava da açılmadı. Eğer böyle bir kanıt bulunmuş olsaydı dava açılmış olurdu.
Başbuğ’un avukatı İlkay Sezer de “internet andıcı” davasında benzer bir uygulamaya dikkat çekiyor.
“Dava başladığında Milli Güvenlik Kurulu’ndan bir belgeye dayalı olarak işlem yapıldığı ileri sürüldü ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ilgili evrakı MGK’dan istedi. MGK Hukuk Müşavirliği personeli mahkemeye gelerek evrakı heyete gösterdi, belgeden bir örnek verilmedi. Mahkeme inceleme sonrası davayla ilgili bölümü için tutanak tutarak dosyaya aldı, belgenin aslı örneği alınmaksızın MGK Hukuk Müşavirliği personeline iade edildi.”
Yani TBMM Komisyonu, Meclis tarafından çıkarılmış bir yasanın nasıl uygulanmakta olduğuna ilişkin bir bilgiye sahip değilmiş gibi görünüyor.
Demokrasi olduğunu zannetmenin bedeli
FÜZE kalkanını protesto etmek amacıyla “Füze kalkanı değil, demokratik lise istiyoruz” yazılı pankart açtıkları için yargılanan 25 yaşındaki öğretmen Meral Dönmez ve 23 yaşındaki üniversite öğrencisi Gülşah Işıklı, 6 yıl 8’er ay hapis cezasına çarptırıldılar.
Öğretmen ve öğrenci bir yıldır tutuklu olarak yargılanıyorlardı.
Mahkeme verdiği kararında sanıkların “örgüt üyesi olmamakla beraber örgüt adına suç işledikleri ve işyeri dokunulmazlığını ihlal ettiklerini” belirtiyor.
Hep böyle oluyor zaten.
Eğer demokratik bir ülkede yaşadığınızı zannediyorsanız ve yolunda gitmediğini düşündüğünüz bir konuyu protesto ediyorsanız, polis sizi bir gizli örgütün üyesi yapar, savcı tutuklanmanızı ister.
Ama sonunda bu davada da olduğu gibi örgüt ile aranızda bir irtibat kanıtlanamaz, adalet sistemiz de “Bir yıldır boşuna mı yatırıyoruz içeride” diyerek “örgüt üyesi olmamakla beraber örgüt adına suç işlemekten” sizi mahkûm eder.
Eğer söylediğiniz şeyi, bir vesile bir gizli örgüt de söylüyorsa, bu “örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” diye değerlendirilir.
Meclis istediği kadar yargı paketi yasalaştırsın, siz istediğiniz kadar protestonun bir demokraside hak olduğunu iddia edin işe yaramaz!
Bu ülkenin sırtına bir deli gömleği geçirilmiştir, kollarını da böyle sıkıca bağlarlar ki kimse kaçıp kurtulamasın!
Not: Yarından itibaren bir dizi toplantıya katılmak için yurtdışında olacağım. Yazılarıma bu nedenle önümüzdeki hafta başına kadar ara vermem gerekiyor, okuyucularımın bilgisine sunarım.
Paylaş