Paylaş
Prof. Karakaş, ardından beraberinde getirdiği istatistikler ve grafikler üzerinden Türkiye’nin mahkemedeki performansını anlatıyor, hatta muhtelif kategorilerdeki ihlal birinciliklerinden, zaman zaman ironik bir üslupla “Türkiye’nin şampiyonlukları” diye söz ediyor.
* * *
Strasbourg’a gitmeden önce Galatasaray Üniversitesi’nde AB ve kamu hukuku okutan Prof. Karakaş’ın konuştuğu forum, geçen cumartesi günü Alman Friedrich Ebert Vakfı’nın öncülüğünde düzenlenen “Türkiye’de Basın ve İfade Özgürlüğü” konulu paneldi.
Prof. Karakaş’ın panelde öncelikle altını çizdiği olgu, AİHM’nin faaliyete geçtiği 1959 yılından 2011 sonuna kadar geçen dönemde hakkında en çok ihlal kararı verdiği ülkenin Türkiye olmasıydı. AİHM’nin yaklaşık yarım yüzyıl içinde verdiği 15 bin dolayında karardan 2 bin 747’si, yani yüzde 18.49’u büyük çoğunluğu “ihlal” içermek üzere Türkiye’yi konu almış.
Tartışma hakkındaki şikâyet yoğunluğunda hangi ülkenin birinci olduğu sorusuna gelince, “Mahkemeye yapılan başvurularda Rusya’dan sonra ikinci olmamız, bir gelişme gibi gösteriliyor ama burada yanıltıcı bir durum var” diye devam ediyor Prof. Karakaş.
Evet, 31 Ekim 2012 tarihli listeye göre Rusya’dan AİHM’ye gelen başvuru sayısı 30 bin 100. Türkiye için bu sayı 17 bin 100. Ancak Karakaş’a göre: “Rusya ile ilgili şikâyetlerin yüzde 90’ı mahkeme tarafından atılacak, yani işleme alınmayacak nitelikte. Ancak Türkiye hakkında yapılan başvurularda atılabileceklerin oranı yüzde 40 dolayında. Bu da şikâyetlerin yüzde 60’ının incelenebilecek nitelikte olduğuna işaret ediyor. Bu durumda şikâyet toplamında da Rusya’nın önüne geçiyoruz.”
* * *
Işıl Karakaş, ihlallerin geleceğine dönük olarak da şu öngörüde bulunuyor:
“Türkiye’den gelen dosyaların önemli bir bölümü tekrarlanan şikâyetler. Zaten bu tür başvurularda artık hükümetten görüş bile istemiyoruz. Sonuçta bu tür şikâyetlerin büyük çoğunluğu dairenin önüne gelecek ve en az bir ihlal çıkacak demektir. Durumumuz hiç parlak değil...”
Türk yargıcın dikkat çektiği ve özellikle ifade özgürlüğünü ilgilendiren bir yanıltıcı görüntü daha var. Bunun nedeni, mahkemenin izlediği “öncelik politikası” çerçevesinde gelen şikâyetlerde önceliği yaşam hakkı, işkence ve tutuklulukla ilgili başvurulara veriyor olması. Bunun sonucu, AİHM ifade özgürlüğüyle ilgili çok sınırlı sayıda dosyaya bakıyor.
Prof. Karakaş şöyle konuşuyor:
“Karşımızdaki panoramada örneğin işkenceyle ilgili ihlal kararlarının ifade özgürlüğünden sayıca fazla çıkması öncelik politikasından kaynaklanıyor. Örneğin bu yıl mahkemeden ifade özgürlüğü maddesinden yalnızca 5 ihlal kararı çıktı. Sayı az olunca Türkiye ifade özgürlüğü açısından güllük gülistanlık bir ülke gibi gözüküyor. Oysa gerçek durum, biliyoruz ki böyle değil. Türkiye’de basın özgürlüğünün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesine uygun bir şekilde gerçekleşmesini engelleyen pek çok yasa hükmü ve yargı kararı var.”
* * *
Prof. Karakaş, bu noktada 1959-2011 yılları arasında AİHM’nin ifade özgürlüğünden verdiği ihlal kararları arasında en çok ihlalin Türkiye’ye gittiğini hatırlatarak, “Türkiye’nin şampiyonluğu hiç bırakmadığı bir alan ifade özgürlüğüdür” diye ekliyor.
İstatistiklere göre, mahkeme tarihi boyunca Türkiye hakkında ifade özgürlüğünden toplam 207 ihlal kararı çıkmış. Türkiye’ye en yakın ülke ise 32 ihlal kararı ile Avusturya. Prof. Karakaş, “Bazı ülkelerin hiç ihlal kararı yok. 207 çok büyük bir rakam, daha büyüğü yok. Kaldı ki, öncelik politikası nedeniyle zaten gerçek durumu da yansıtmıyor” diyor.
Yani, dolaylı bir ifadeyle “Türkiye’de bugün ifade özgürlüğü alanındaki ihlallerin yaygınlığı bu istatistiklerin yansıttığından çok daha vahimdir” mesajını veriyor Prof. Karakaş.
YARIN: Işıl Karakaş, Başbakan Erdoğan’ın eleştiri hassasiyetine nasıl bakıyor?
Paylaş