Paylaş
Okuma yazmayı ondan öğrendim.
Süreyya Hanım...
Disiplini ondan öğrendim.
Sevil Hanım...
Kendimi en iyi yazarak ifade edebileceğimi ondan öğrendim.
Aysel Hanım...
İçimdeki ateşi ancak çizerek söndürebileceğimi ondan öğrendim.
Ms. Helman...
Sylvia Plath ve Virginia Woolf’u, deha ile delilik arasında çok ince bir çizgi olduğunu ondan öğrendim.
Didem Hanım...
Bu dünyaya dair hayal kurmanın sınırı olmadığını ondan öğrendim.
Mr. Jack...
Her insanın içinde bir aktörün uyuduğunu ve bazen uyanıverdiğini ondan öğrendim.
Andrew...
Sanatın sanattan çok daha fazlası olduğunu ondan öğrendim.
Tony...
Adam gibi adamın verdiği sözü unutmayacağını, her koşulda tutacağını ondan öğrendim.
Ve... Harika bir final yaptım.
Ünsal Hoca...
O benim fahri öğretmenimdi. Beni önce umutsuzluğa sürükledi. Ama sonunda hep umut verdi.
* * *
Bunlar benim hayatımda iz bırakan, beni ben yapan öğretmenlerim.
Hepsi ellerinde birer fenerle, 21 yaşıma kadar karanlık dünyada yolumu aydınlattılar.
Belki hâlâ öğreten değil, öğrenen olma isteğim bundan.
Belki yoluma fener tutan birilerine hasretim bundan.
Belki her elinde fenerliyi fahri sanmam ve yanılmam bundan.
Her yanıldığımda gerçek öğretmenlerimi hatırlıyorum. Bu işi karşılık beklemeden, kalpten yapanları.
Ancak şöyle de bir gerçek var.
Ben hep özel okullarda okudum.
Yani, maaşını devletten almayan öğretmenlerim para içinde yüzmeseler de, ay sonunu getirebiliyorlardı.
Beni ve benim gibileri fikren besleyebilmek için kendileri de, kitabından sinemasına seyahatinden konferansına fikren besleniyorlardı.
* * *
O yüzden cumartesi günü Hürriyet’te Esra Kaya’nın haberini okuyunca kalbim sızladı.
Şu ülkede öğretmenlerin yarısının maaşlarının büyük bölümüyle banka kredisi ödediklerini, birçoğunun evine, maaşına haciz geldiğini, yüzde 62.2’sinin sinemaya, tiyatroya, konsere gidemediğini, yemeğe çıkamadığını anlatıyordu.
Öğretmenlerin epey bir kısmı hayatta kalabilmek için çiftçilik, pazarcılık, taksicilik, boya badana yapıyormuş.
Söylesenize...
Boğaz tokluğuna çalışan, hiçbir yerden beslenemeyen, esin kaynağını kaybetmiş insanlar nasıl umut dolu nesiller yetiştirebilir?
Bu mümkün değil.
Yine de umudum var, umutsuz olmuyor.
Güzel günler göreceğiz çocuklar.
Paylaş