Paylaş
Türkiye’de çalışma yaşına gelmiş 100 kadından 30’u çalışıyor; işsiz lise mezunu kadınların sayısı erkeklerin iki katı.
Bu durumu toparlamak üzere 2010’da çıkan Başbakanlık genelgesinde yazanları uygulayan, daha çok kadının çalışmasını ve iş hayatında kadın-erkek eşitliğini
sağlayacak kuralları takan da yok.
Ne yapılıyor, nasıl yapılıyor ve ne yapılmalı?
KEİG platformu yetkilileri yanıtladı.
Birçok ilde kadınların çalışma hayatına katılmasına yönelik projelerin kişilere bağlı yürüdüğünden söz ediyorsunuz.
Bir birimin müdürü kadın meselesine hakimse veya bir akrabasının başına bir şey geldiyse orada bir şey oluyor. Yoksa, ortada bir sistematik, politika filan yok. Bu projelerin esas yürütücülerinin çoğu da erkek. Ve birçoğunun eşleri çalışmıyor. Bu da meselenin ne kadar ikiyüzlü bir politikayla yürüdüğünü gösteriyor.
Başbakanlık genelgesinde sorunlar var mıydı?
Belirsizlikler vardı. Mesela, şiddet mağduru, kocası ölmüş, boşanmış veya tahliyesine az kalmış cezaevindeki kadınların sosyal hayata katılımının sağlanmasına yönelik projelere öncelik tanınacağı yazılıydı.
İyi de kim yapacak bu projeyi? Bu proje nasıl bir şey olacak? Koşullarda iyileşme sağlanacak mı? 100 TL’ye mi çalıştıracaksınız kadınları? Kadınların çocukları ne olacak? Çok muğlak.
Ne yapılmalı?
Kadınların çalışma hayatında yer almasını sağlayacak engellerin kaldırılması için bütçe ayrılmalı. Kadın istihdamı ana akıma girmeli, temel kamu politikaları içinde yer almalı, müsteşar düzeyinde temsil edilmeli, kadın bakanlığı kurulmalı.
Her şehirde toplanan istihdam ve mesleki eğitim kurullarında kadın temsiliyeti var mı?
Evet ama yürütme kurulu üyesi olarak değil, dışarıdan gözlemci olarak. Kurullarda kadınları kimin temsil edeceğine de valilik karar veriyor. İstanbul’daki kurulda biz temsilci olarak yer alıyoruz.
İkinci toplantıda 15 dakikalık sunumumu yaparken, vali yardımcısı “Yeter. Çok uzun konuşuyorsun. Sen git proje getir” dedi. Ben proje getirmekten sorumlu
değilim ki. Biz burada işin politikasını yapıyoruz. Bu kurulun görevi o. Ama bu kurullar işsizlik fonunu yönetiyor, o parayı kullanmak istiyorlar.
Ülkemizde mikro krediler de kadın istihdamına alternatif olarak görülüyor.
Bu temel bir sorun. Kadınlar ödeyemeyip ciddi borca giriyor, bedenini satan, hapse giren var.
Güney Asya’daki farklı modelleri örnek alabilirdik. İşe yönelik değil, en yoksulların da paraya ulaşımına yönelik. Bir havuz oluşturuyorlar.
Diyelim 20 kadın bir araya geliyor, her hafta herkes 1 lira koyuyor. Bir yılın sonunda bin lira oluyor. Üzerine bir dernek de bin lira koyuyor. Yıl sonunda, acil ihtiyacı olanlar havuzdan para çekip tekrar oraya ödüyor. Kooperatif gibi.
Bizde mikro krediye verilen öncelik, çaba, para, seferberlik kadın kooperatiflerinin desteklenmesine yöneltilseydi çok başarılı örnekler görebilirdik.
Mikro krediler kadınları yapayalnız, o koca piyasanın içinde, güvencesiz ortada bırakırken, kooperatifler kadınlar arasındaki dayanışmayı da güçlendirirdi.
Paylaş