Şehrin göbeğinde ölüm...

Cuma sabahı İzmit’e Özcan Deniz’le röportaja gidip, 13.30’da TV8‘de canlı yayınıma yetişeceğim için 06.30’da evden çıktım, bizim sokağın başında polisler duruyordu...

Haberin Devamı

Merdivenlerin olduğu boşluğa bakıyorlar...
Merakla gittim olay yerine, bir de ne göreyim...
40’larında genç bir erkek sırtüstü uzanmış yatıyor...
Başından kanlar akmış, beton zemin koyu kırmızı renge bürünmüş.
Olay yeri inceleme polisleri üzerindeki kazağı sıyırmışlar. Vücudu beyazla mor arası, belli ki 2-3 saattir gece soğuğunda beton zemin üzerinde kalmış.
Sağ gözüne kan oturmuş, morarmış.
Ben ilk bakışta tanıyamadım, meğer Cihangir meyhanelerinden Aliye’nin ortaklarından Levent Öztürk’müş.
Bizim sokağın başındaki 21’in işletmecisi Ertuğrul’u gördüm sonra, gözyaşı döküyordu...
“Saat 3’e kadar bizim oradaydı, yalnız başınaydı, bir-iki kadeh bir şey içtikten sonra kalktı” dedi.
Ben görür görmez tahmin ettim, merdivenlerin başındaki alçak korkuluklardan dengesini kaybedip düşmüş olacağını.
Aynen de öyle olmuş...
Çünkü Levent Öztürk’ün öldüğü merdivenlerin başında son derece alçak, uyduruk bir korkuluk vardır yıllardır.
İnsanın ayağı takılsa, sendelese 3,5-4 metrelik boşluğa düşmemesi imkansız.
Kucağımda çocukla o korkuluğun her yanından geçişimde, bizim Çevrim’in kızı oralarda her koşturduğunda yüreğim ağzıma gelirdi...
Levent Öztürk’ü yerde yatarken gördüğümde ilk o geldi aklıma...
Keşke yazsaydım bu korkulukları daha önce dedim, mahallenin gazetecileri, esnafı olarak keşke belediyeye bunu duyursaydık, belki de Levent ölmeyecekti...
Levent’in öldüğü gün artık Belediye mi, Park ve Bahçeler Müdürlüğü mü bilemem, gelip oradaki korkulukları hemen yükselttiler.
Bir daha kimsenin düşmesi mümkün değil artık.
Evet o korkulukları yükseltmeyen belediye ihmalkârlık yapmıştır.
Sonuçta insan hayatının sudan ucuz olduğu bir ülkede yaşıyoruz.
Peki belediyeyi göreve çağırmayan bizler?
Cihangir’in ‘duyarlı’ oyuncuları, yönetmenleri, gazetecileri, esnafı, sivil toplum kuruluşları?

Haberin Devamı

Neyine şaşırdınız?

Boşanacaklarını duyuran Altan-Vahide Gördüm çifti ayrıldıktan sonra da aynı evi paylaşmaya karar vermişler.
“Şaşırtan karar” diye yer aldı gazetelerde bu haber...
Pardon da neyine şaşırdınız?
İnsanlar sizin bakış açınızla yaşamak, alışık olduğunuz hayat tarzlarına ayak uydurmak zorunda mı?
Tabii siz de haklısınız;
- 21 yıl evli kalanların kanlı bıçaklı boşanmasına...
- Boşanan erkeğin, ayrıldığı karısına şiddet uygulamasına...
Alışık olduğunuz için...
- İnsanların arada cinsellik olmadan da dost kalacağına...
İnanamadığınız için Gördüm çiftinin kararı şaşkınlık yaratıyor sizde...
Üstelik bu ülkenin ‘okumuş’ medyası bu başlıkları atıyor.
Sokaktaki ‘okumamış’ adam ne yapsın!

Haberin Devamı

Greenpeace diye dolandırılırsak

İşletmeci Erol Kaynar’ı Greenpeace’ten aramışlar, “Bize bağış yapın” diye... “Olur yapayım” demiş Erol Kaynar.
“Kredi kartınızın sadece son dört numarasını vermeniz yeterli” deyince içine bir kurt düşmüş.
“Nasıl sadece son dört numarayı alıp para çekeceksiniz” diye sormuş.
“Bankayla anlaşmamız var” falan yanıtını almış, inandırıcı gelmemiş.
“Gelin elden vereyim” demiş, yok demişler... “Havale yapayım” demiş, kabul etmemişler.
İyice işkillenmiş, “Yardım mardım yapmıyorum” demiş.
Sonra kendisini arayan 0216 999 3761 numarayı geri aramış.
“Burası Greenpeace çok yoğunuz” diyen bant çıkmış karşısına “0212 292 7619’u arayın” demiş.
Orayı da aramış, bir Greenpeace yetkilisiyle görüşmüş ama yine de kredi kartı numarasını vermemiş.
Haklı da...
İnsanlar cep telefonlarından aranıp sürekli dolandırılırken...
Şirketlerin, kurumların ve polisin adı kullanılarak insanlardan para tokatlanırken...
Greenpeace’in bu yardım toplama işine başka bir formül bulması gerekiyor.
Beni arsalar ben de vermem telefonda kart bilgilerimi.
Ya Greenpeace’in adını kullanarak milleti dolandıran birileri çıksa?

Yazarın Tüm Yazıları