Paylaş
Erdoğan risk alır, Gül temkinli gider.
Erdoğan tutum alır, Gül idare eder.
Erdoğan söylenmesi gerekeni sonuna kadar ve açıkça söyler, Gül söylenmesi gerekeni, söylenmesi gerekmeyenlerin arasına sıkıştırarak söyler.
Erdoğan duygularını konuşturur, Gül aklını konuşturur.
Erdoğan tutum alırken kimseyi kollamaz, Gül tutum alırken Erdoğan’ı kollar.
Erdoğan ne istediğini belli eder, Gül ne istediğini saklar.
Erdoğan emreder, Gül tartışır.
Erdoğan boşluk bırakmaz, Gül boşluk yakalamaya çalışır.
Erdoğan cepheleştirerek büyüme taktiği izler, Gül pek çaktırmamaya çalışsa da kucaklayarak büyüme taktiği izler.
Erdoğan öfkeyle kazanma stratejisi izler, Gül halim selimlikle kazanma stratejisi izler.
Erdoğan milim boşluk bırakmaz, Gül havalandırma deliklerini açık tutar.
Erdoğan danışmanını öne çıkarmaz, Gül danışmanını öne çıkarır.
Erdoğan Gül’den farklı olduğunu vurgulama ihtiyacını duymaz, Gül Erdoğan’dan farkını anlatmak durumunda kalır.
Erdoğan tahammül eşiğinin düşük olduğunu göstermekten çekinmez, Gül tahammül eşiğinin yüksek olduğu izlenimini verir.
Erdoğan kendisini her gün hatırlatır, Gül arada sırada kafayı çıkarır.
Erdoğan kendisinden “biz” diye söz eder, Gül kendisinden “ben” diye söz eder.
Erdoğan bir gündem değiştirme ustası mı?
Başbakan Erdoğan gündem değiştirme konusunda henüz çıraklık döneminde.
Neden mi?
Anlatayım:
Erdoğan, gündemi iyi değiştiriyor.
Atıyor ortaya bir konu, hop diye gündem değişiveriyor.
Buraya kadar bir sorun yok.
Sorun şurada:
Gündemi değiştirmek için ortaya attığı konu, o kadar çetrefilli ve sorunlu oluyor ki, onun da değişmesi için yeni bir ‘gündem değiştirme operasyonu’ gerekiyor.
Örnek üzerinden gidelim:
Diyelim ki gündemde ‘açlık grevleri’ var.
Erdoğan bu konuyu gündemden düşürmek için ne yapıyor?
‘İdam tartışması’ başlatıyor.
Oysa ‘idam’ konusu, en az ‘açlık grevleri’ kadar netameli.
Üstelik ‘idam tartışması’ ile ‘açlık grevleri’ akraba gündemler.
İşte bu akrabalık nedeniyle ‘idam tartışması’ gündemi değiştirmediği gibi daha da elektrikleniyor.
......................
Rahmetli Turgut Özal, bu gündem değiştirme işini iyi kıvırırdı.
Erdoğan bu konuda henüz acemi, ustalaşması gerekir.
Şunu da söyleyeyim:
Erdoğan bu alanda hayli istidatlı biri...
Ustalaşması çok zaman almaz.
Muhafazakârlık yükselişte mi?
Şu an için doğrudur.
Türkiye muhafazakârlaşıyor.
Başörtüsü daha yaygın ve görünür hale geliyor.
Cumaya gidenlerin sayısı artıyor.
Bürokraside alenen içki içme hayli azalıyor.
Dindarlıklarını gösterenlerin sayısı artıyor.
Alenen oruç tutmayanların sayısı azalıyor.
Başörtülülere karşı daha saygılı bir tutum sergileniyor.
KALICI MI?
Fakat bunların ‘kalıcı’ olup olmadığını anlamak için biraz zamana ihtiyaç var.
Çünkü şunu çok iyi biliyoruz ki:
Bundan 15 sene evvel...
İmam-hatip geçmişini saklayanların sayısı artıyordu.
Bürokraside içki içmeyenler dikkat çekiyordu.
Merkezi alanlarda başörtülülere karşı pek de saygılı davranılmıyordu.
Dindarlıklarını göstermeyenlerin sayısı daha fazlaydı.
Cumaya göstererek gitmek diye bir vaka yoktu.
DURUN BAKALIM
Kısacası olay şu:
15 sene önce baştakilerin empoze ettiği hayat tarzı esastı, 15 sene sonra yine baştakilerin empoze ettiği hayat tarzı esas...
İşte bu nedenle ben “Türkiye muhafazakârlaşıyor mu?” sorusuna hep “Durun bakalım, durun bakalım” diye yanıt veriyorum.
Bir Hasan Mezarcı vardı
Hatırlayalım:
İstanbul’da müftüydü.
Siyasete girdi, Refah Partisi’nden.Refah’ın içinde bile biraz ayrıksı kalıyordu.
Radikalliği şu alanda ortaya çıkıyordu: Cumhuriyet’in ilk dönemine yönelik yoğun eleştiriler ve Atatürk’ün kült haline getirilmesine itirazlar.
Kimseyi dinlemiyor, demeçlerini patlatıyordu.
Söyledikleri şeyler aslında bugün iktidar çevresindekilerin söylediklerinden farklı değildi.
Bir 10 Kasım günüydü galiba... Hasan Mezarcı çıkıp “Türkiye mezardan yönetiliyor” demişti.
O gün kıyamet koptu. Bütün gazeteler Mezarcı’yı hedef aldı.
Dönemin DYP / SHP iktidarı, okulları tatil ilan edip Taksim’de ‘Hasan Mezarcı’ya had bildirme’ mitingi yaptılar. Tansu Çiller o zamanlar “İrticaya geçit yok” diyordu. Türkiye tarihinde bir insanın üzerine bu kadar gidilmiş midir, bilmiyorum.
Üstü çizildi, hapse girdi.
Herkes nefret ediyordu Mezarcı’dan... Refah Partililer de korkudan yanına yaklaşamıyordu.
Sonra delirdi. Resmen delirdi.
Almanya’da ortaya çıktı: “Ben Mehdi’yim, İsa’yım” falan diyordu.
Bir iki zevzek programda alay edildi kendisiyle... Kıyafeti, saçı başı falan dillere dolandı. Sonra da sessizce kayboldu ortalıktan.
- Şimdi nerededir, ne yapar, bilmem.
Pazar tavsiyeleri
- ‘Ana Dilim Nerede’ diye bir film seyrettim geçenlerde... ‘Ana dil’ meselesi bu kadar yalın, bu kadar insancıl, bu kadar sıcak bir şekilde anlatılamaz. Bir yerlerden bulup mutlaka seyredin.
- ‘Usta’ gerçekten şahane bir film... Hazır vizyondayken kaçmasın.
- İstanbul Modern’in her şeyi güzel de restoranı bir başka güzel... Buğulu havalarda manzarası da müthiş... Taksim’den kaçmak isteyenlere duyurulur.
- Nilgün Belgün hayatını anlattı, gazeteci Gülenay Börekçi kaleme aldı ve ortaya ‘Hayat... Sen benimsin’ adlı şahane bir kitap çıktı... Hararetle tavsiye.
Paylaş