Paylaş
Ne demişti İsrail’e ve bütün dünyaya?
“Kardeşim, Akdeniz’in bu bölgesinin nizamı intizamı bizden sorulur. Bak sana son defa söylüyorum. Bir daha Gazze’ye gelen yardım gemilerine müdahale edersen, karşında Türk donanmasını ve uçaklarını bulursun...”
* * *
Sonra ne oldu?
Yardım gemileri yine yola çıktı.
İsrail donanması ve uçakları yine müdahale edip geri gönderdi.
Bazıları bunu fırsat bilip durmadan hükümeti tahrik etse de, ben asla öyle bir şey yapmayacağım. Tam aksine şöyle diyeceğim:
“Eğer o gemiler demir alıp, demir alıp da İsrail’in karşısına dikilmiyorsa, sevin.
Sevin, çünkü bil ki Türkiye’de akıl ve mantık hâlâ iktidardadır.”
O yüzden herkese sesleniyorum:
“Başbakanı ve hükümeti tahrik etmeyin...”
* * *
Suriye, uçağımızı düşürdü.
O günü hatırlıyor musunuz? Dışişleri Bakanımız TRT’de canlı yayına çıkıp, gözümüzün içine baka baka ne demişti?
“Angajman kurallarını değiştirdik. Suriye şu kadar mil yakınımıza gelirse, vururuz...”
Adam geldi bir yerleşim yerimizi vurdu, 5 vatandaşımız hayatını kaybetti.
Üç-beş top atışı yaptık. Etkisi laf atışımız kadar bile olmadı.
Eylem lafta, angajman rafta kaldı.
Adam bu defa Mig’lerini gönderdi. Burnumuzun dibini vurdu.
Jetlerimiz kalktı. Ne yaptı?
Sadece kalktı...
Angajman yine lafta kaldı, uçak yerine nota gönderdik.
Nota öyle etkili oldu ki! Adam ertesi gün uçaklarını yine aynı yere gönderdi.
Bizim uçaklar yine kalktı.
Ama sadece kalktı...
* * *
Bazıları yine başladı tırmalamaya...
“Hani nerede o kahramanlık menkıbesi gibi angajman kuralları...”
Bense yine aynı şeyi söylüyorum.
Yapma kardeşim, tahrik etme...
O uçaklar kalkıp kalkıp da vurmuyorsa eğer...
Üzülme, sevin...
Tahrik etme, alkışla...
Gökyüzü eğer esip de gürlemiyor, gürleyip de yağmıyorsa...
Bil ki, bu Türkiye’nin zafiyeti değil, tam aksine akıl ve mantığının gücüdür.
O yüzden tahrik etme, zorlama, köşeye sıkıştırmaya, buradan puan toplamaya kalkma...
Unutma ki, bu ülkenin başına gelebilecek en kötü şey, tek başına bir savaşa girmektir.
Dışişleri, hâlâ Suriye halkının arkasında mı
“Show time folks...”
Arkadaşlar gösteri zamanı...
Haydi o günü bir kere daha hatırlayalım.
Suriye, uçağımızı düşürmüş.
Dışişleri Bakanımız TRT’de canlı yayında konuşuyor.
Ne diyor?
“Suriye halkının sonuna kadar arkasında olacağız...”
Aynen böyle diyor....
Bu ne anlama geliyor?
Biz ‘Suriye halkı’nın arkasında olduğumuza göre, ‘Suriye halkı’ da bizim yanımızdadır değil mi?
Hayır öyle değil...
* * *
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) geçenlerde Ortadoğu ülkelerinde Türkiye algısı üzerine bir anket yayınladı.
Anket, Ortadoğu ülkelerinde Türkiye’nin olumlu imajının geçen yıllara göre azaldığını ortaya koydu.
Ama en önemlisi,güya “sıfır sorunlu” olduğumuz üç komşudaki durumdu.
Suriye, Irak ve İran’da Türkiye’ye olumlu bakış tersine dönmüştü.
Üçünde de halk, Türkiye’nin müdahaleci politikalarından şikâyetçiydi.
O anket net bir şekilde gösterdi ki, “Suriye halkının çoğunluğu Türkiye’nin arkasında değil”.
Peki, kendi evimizdeki durum ne?
- Türkiye halkının yüzde 70 gibi büyük çoğunluğu da, Bakan’ın Suriye politikasının arkasında değil.
Hatta karşısında...
Özet:
- Bakan Suriye halkının arkasında, ama Suriye halkı onun yanında değil.
- Bakan Türkiye halkının önünde, ama Türkiye halkı onun arkasında değil...
* * *
Dışişleri Bakanı’nın “stratejik derinlik” politikasının yerini, Türkiye halkının “psikolojik derinlik” politikası almaktadır.
Boşuna demiyoruz “Türkiye büyük devlettir” diye.
Çünkü arkasında “Büyük bir halk var...”
Mantıklı ve akıllı bir halk...
O halk bugün, verdiği oyun dış politikada gençlik hayalleri ile atılan her adıma destek anlamına gelmediğini açıkça söylüyor.
Çünkü her makul insan biliyor ki, içeride epey sorunumuz var; dışarıda böyle serinkanlı olmak iyidir.
Bu sese en iyi kulak veren insanın da, gözünü bir an bile anketlerden ayırmayan Başbakan Erdoğan olduğuna eminim.
O, yüzde 50’sinin oyunu aldığı Türkiye’yi çok iyi tanıyor.
Paylaş