Paylaş
Mesela diyor ki:
“2023 yılı itibariyle dünyanın en büyük on ekonomisinden biri olabilmek için, Türkiye’nin yılda ortalama yüzde 7 oranında büyümesi gerekir.”
Herhangi bir yüzde 7’lik büyüme değil, “uzun vadeli üstün üretim performansıyla” sağlanacak bir büyüme, tasarruf ve yatırım oranı yükseltilerek yapılacak bir büyüme...
‘Atatürkçü’ söylem
Amacım Derviş’in ekonomik görüşlerini özetlemek değil. Amacım, ‘Atatürkçü’ kesimin üzerinde durmadığı bir konuya dikkat çekmek: Ekonomik büyümenin önemi... Bu kesimin 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim, 10 Kasım ve çeşitli miting konuşmalarına, yürüyüşlerdeki sloganlarına, pankartlarına bakın; ekonomik büyümeye, teknolojiye, ihracat ve dünya ekonomileriyle rekabet gibi konulara ilişkin ne vardır?!
Ama “devrim” retoriği olarak devam ettirilen radikal bir siyasi dil vardır, sert bir laiklik ve coşkulu bir ulusalcılık vardır. ‘Öbür taraf’lara öfke, en azından tepki vardır...
Peki, iktisadi büyümeye, teknolojik gelişmeye, altyapı modernleşmesine, ihracata, rekabet gücü kazanılmasına, sermayenin Anadolu’ya yayılmasına ilişkin ne vardır?! Projeleri nelerdir?!
Kızmadan düşünmek!
Böyle yazdığım için yine kızanlar olacaktır ama kızmak yerine “Neden böyle, ne yapmalıyız” diye düşünmek daha “akılcı” olmaz mı?!
Deniz Baykal, 1970’te yayınladığı “Siyasal Katılma” kitabında yazmıştı; CHP tarih boyunca hep soyut değerleri vurgulayarak halkın ekonomik ihtiyaçlarıyla yeterince ilgilenmediği için halktan oy alamıyordu. Atatürk döneminde de halkın CHP’yi bırakıp Serbest Fırka’ya akmasının temel sebebinin iktisadi olduğunu Şevket Süreyya Aydemir, hem de 1930’larda yazmıştı...
Dünyanın her halkı böyle davranır.
Ama “irtica” damgasını vurursanız bunu görmek ve gereğince yeni fikirler geliştirmek mümkün olur mu? Mümkün oldu mu?
Derviş’in yorumları
Kemal Derviş, Atatürkçü kesimdeki soyut ve varlıklı hayat tarzını ifade eden “çağdaşlaşma” kavramını “ekonomik büyüme” kavramıyla bütünleştiriyor. 1920 ve 1930’lardaki “şiddet ve keyfiyeti savunmadığını” söylüyor ama bunun diğer otoriter rejimlere göre düşük dozlu ve geçici olduğunu, nitekim 1946’da demokrasiye geçildiğini belirtiyor.
Derviş’e göre Atatürk’ün tarihimizde iki büyük işlevi oldu: Biri “Ezilmekten kurtulmak”, öbürü “Küresel gelişmeye eşit olarak katılmak”.
Bu tespitini paylaşıyorum.
Atatürk’ün “muasır medeniyet” vurgusunu Kemal Derviş bugünün dünyasında “Küresel gelişmeye eşit olarak katılmak” biçiminde yeniden yorumluyor.
2023’te Türkiye’yi on büyük ekonomi arasına sokmak için uygulanacak ekonomik politikaları bu açıdan izah ediyor. Dünyaya açık olmayı savunuyor, bir örnek veriyor: Nergis adlı Türk kızı BM binasında işine başladığında hemen Atatürk’ün resmini odasına asmış. Aynı zamanda çok iyi bir ekonomistmiş, New York’u, BM’yi seviyor, Afrika’yı, Asya’yı, Latin Amerika’yı öğrenmek istiyormuş.
Derviş’in bu vizyoner bakışı onu tabii olarak laiklik ve Kürt meseleleri konusunda demokratik bir yaklaşıma götürüyor.
Çünkü:
“2023’te bu hedefe ulaşmak için Türkiye’nin gerçek anlamda içbarışa ve toplumsal birlikteliğe sahip olması gerekiyor.”
Paylaş