İnsanın içini ürperten, buz gibi bir şubat günü... Yerel halkın savaş açtığı HES’lerden birinin güvenlik kamerasına korkunç bir olay takılıyor. Adamın teki küçük bir kızı evire çevire dövüyor. Tekme tokat... Yere fırlatmacalı falan... Bu böyle onlarca dakika sürüyor. Adam “günlük spor”unu yapıp deşarj olduktan sonra oradan uzaklaşıyor. * Görüntüler üzerine savcılık soruşturma açıyor. Öğreniyoruz ki, görüntülerdeki cani, İsmail E. adında 34 yaşında bir baba... Anasından emdiği süt burnundan gelene kadar hırpalanan küçük kız ise onun 11 yaşındaki ilköğretim öğrencisi kızı Z.E. Bu vahşetin nedeni ne derseniz... Küçük kızın okuldan eve geç gelmesi. * İsmail E. gözaltına alınıyor, mahkemece tutuklanıyor. Derin bir “Oh” çekiyoruz. Ne var ki yüce Türk adaleti, bir gün sonra babayı serbest bırakıyor; sadece 6 ay evden uzaklaştırma cezası veriyor. Ardından, Sulh Ceza Mahkemesi babayı 1 yıl hapis cezasına çarptırıyor. Baba yırtmak için “Pişmanım” diyor, cezası tak diye 10 ay hapse iniyor. Yetmiyor, baba sabıkasız diye mahkeme heyeti o cezayı da kaldırıyor. * Şaşırdık mı? Hayır. Bu bir klasik. Hafızayı fazla zorlamaya gerek yok. Az biraz düşününce, memlekette yetişkinlerin çocuklara eziyetleri tespih taşları gibi zihnimizde sıralanıyor: Sokağın ortasında kızını evire çevire döven anne... Dengesini kaybedip süs havuzuna düştü diye oğlunu tokatlayan baba... Spastik çocuğunu sopayla dövüp sokağa atan ebeveyn... Otistik öğrenciyi pet şişeyle tartaklayan öğretmen... Buyurun size yurdumdan insan manzaraları. * Rakamlar feci... Türkiye’de anne ve babaların yüzde 9.3’ü çocuklarına fiziksel şiddette bulunuyor, yüzde 7.3’ü çocuklarını “Korkutuyor”, yüzde 31.8’i de bağırıyor veya yüksek sesle azarlıyor. * Kadına şiddet, kızları okullu yapma konularında devlet ve özel sektör el ele, canhıraş çalışıyor, yol alıyor. Fakat en az bunlar kadar önemli, hatta belki daha bile acil müdahale gerektiren konu çocuğa şiddet. Zira şiddet görmüş bir çocuğu siz istediğiniz kadar eğitin, ondan ne köy oluyor ne kasaba. * Şiddete maruz kalan çocuğu neler mi bekliyor... Madde bağımlılığı, şiddet eğilimi, kendine güvensizlik, erken/riskli cinsel etkinlik, huzursuzluk, depresyon, çalışma hayatında eksiklik, bellek sorunları, say say bitmez. Hal böyle olunca, bu topraklarda bir kuşaktan sonrakine aktarılan şeyler arasında, şiddetin yol açtığı insani ve toplumsal maliyet de başı çekiyor. * Velhasılıkelam... “Kızını dövmeyen dizini döver” gibi başucu cümlelerini benimseyerek... İtinayla psikopat nesiller yetiştiriyoruz. Çok büyük gibi görünen sorunlarımızdan, bize en ağır faturaları çıkaran ve daha da çıkaracak olan bu gibi konulara sıra gelmiyor. İdam promosyonunu “bebek katili” üzerinden yaparken... Memlekette sayısı milyonları bulan “çocuk işkencecilerini” adam gibi cezalandırmaktan bile aciziz. Bunlara çözüm arayacağımıza, “Nasıl yaparız da başkanlık sistemini getiririz”e dertleniyoruz. Te Allahım.