Yeni dönemin en muhalif 10 ismi

Haberin Devamı

İnceden laf sokma ustası
1. MUHARREM İNCE
İyi hatip... Kürsüyü çok iyi kullanıyor... İktidarın hangi damarına basılması gerektiğini iyi biliyor. Özgün vuruşlar yapıyor. İktidar sıralarını hoplatıyor. Yaptığı konuşmalar sanal âlemde izlenme rekorları kırıyor. Netameli konulara pek girmiyor. Kürt sorununa bulaşmamaya özen gösteriyor. Ulusalcı kesime daha yakın olsa da parti içinde bir ayrışmanın odağında yer almıyor./images/100/0x0/55eb52b6f018fbb8f8b9dd2e

Çileden çıkınca onu kimse tutamaz
2. OKTAY VURAL
İktidarın belalısı... Vurucu çıkışlar yapabilmesi için sinirlenmesi gerek. Sinirlenince tutabilene aşk olsun! Medyada neyin manşet olabileceğini iyi biliyor, basın toplantılarının haber olma potansiyeli taşıması bu yüzden... Popüler Tayyip Erdoğan eleştirilerine katkısı çoktur. Sadece iktidar mı? Çoğunlukla BDP ile, bazen de CHP ile de uğraşıyor. Sesini çok yükseltiyor ama Muharrem İnce kadar iyi bir hatip değil.

Haberin Devamı

Biraz Leninist, çokça Kemalist
3. ÜMİT KOCASAKAL
Bu zamana kadar Atatürkçüler, kendilerini hep ‘beş sıfır’ önde konumlandırırlardı. Yukarıdan bakışlar, burundan kıl aldırmayışlar, “Atatürk böyle dedi” diye kestirip atmalar falan... İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, işte bu Atatürkçü tipini tarumar etti. Bir kere tartışmaya açık. İkincisi aşırı sempatik. Üçüncüsü hiç yukarıdan bakmıyor. Dördüncüsü Atatürk’ün arkasına saklanmak yerine Atatürk için yiğitçe tartışıyor. Atatürkçülükle nasıl bağdaştırabiliyor bilmiyorum ama “Leninist’im” deme cesaretini de gösteriyor. Baro seçiminde elde ettiği gücü arkasına almanın derin rahatlığı da var üstünde.

İslami referanslarla iktidara veryansın
4. İHSAN ELİAÇIK
‘Muhalif İslamcı aydın’ diye bir şey kalmadı. Hepsi danışman oldu. Hepsi iktidar yanlısı bir gazetede. Mesafe kalktı. Hepsinin gözü Erdoğan’ın üzerinde. Hepsi Erdoğan’ın sözlerini teville, Erdoğan’ın düşmanlarıyla savaşla meşgul. Böyle bir ortamda İhsan Eliaçık’ın İslami referanslarla iktidara veryansın etmesi önemli. Öğretisinin temeline ‘anti-kapitalizm’i koyması, ‘abdestli kapitalizm’ nitelemesini ortaya atması, yoksulluğun önemine dikkat çekmesi de önemli. Ama hepsinden önemlisi ‘bağımsız İslamcı aydın’ geleneğini bin bir zorlukla sürdürmesi...

Haberin Devamı

En sert ve en net yazıların yazarı
5. AHMET ALTAN
İktidara ‘demokrasi’ için destek vermişti... Şimdi yine aynı gerekçeyle kıyasıya eleştiriyor. Sakınması yok: Ne yazmak istiyorsa, kalemini hiç sakınmadan sonuna kadar yazıyor. Askeri vesayete karşı mücadele etmiş olmanın sağladığı meşruiyet zemini var. O zemin üzerinden konuşuyor... Belki de bu nedenle iktidar destekçilerini en fazla o kızdırıyor. Yelpazesi de hayli geniş: Kürt sorununda eleştiriyor, biber gazlı müdahalelerde eleştiriyor, üslup konusunda eleştiriyor, otoriterleşme konusunda eleştiriyor. Çok tepki alıyor ama tepkilere hiç aldırış etmiyor.

Hakikatleri söyleme arzusu ve merakı
6. HİDAYET ŞEFKATLİ TUKSAL
Tarih boyunca dini yorumlayanların erkek egemen söylemlerini akademik bir disiplinle mercek altına aldı. Din yorumlarına ‘tamamen içeriden’ eleştiriler getirdi... Bu konudaki tavrını iktidar karşısında da sürdürüyor. Yine ‘içeride’ kalarak ama hakikatleri söyleme arzusu ve merakından milim ödün vermeden... Bir iktidarın hem doğrularını, hem de yanlışlarını söyleyebilmenin mümkün olduğunu göstermesi bakımından önemli... Yalınkılıç savaşçılık yapmadan da eleştirel durmanın mümkün olduğunu göstermesi bakımından da önemli... Eskiden de böyleydi, şimdi de böyle...

Haberin Devamı

“Gitti Kemalizm, geldi Kemalizm” diyor
7. MEHMET ALTAN
AK Parti iktidarına kadar hep birinci cumhuriyetin otoriterliğini, vesayetçiliğini, askeri yapıya dayanmasını, yeryüzü standartlarından uzak düşmesini eleştirdi durdu. ‘İkinci Cumhuriyet’ beklentisiyle yazıp çizdi. Bu uğurda çok karalandı, çok eleştirildi... Derken bir gün AK Parti iktidarı geldi. Vesayet geriletildikçe memnun oldu... Ancak bir süre sonra bir otoriterlikten başka bir otoriterliğe savruluşun izlerini görmeye başladı. Tahammülsüzlükleri fark etti. Söylemdeki kaymaları gördü. Ve başladı yeniden mücadeleye... En son söylediği şey şu: “AK Parti de laik kısmı hariç Kemalizm’i seviyor”.

Haberin Devamı

İdeolojisiz bir Atatürk sevdası
8. MÜJDAT GEZEN
Yeni düzenden memnun olmayan sanatçılar kervanının en önünde yer alıyor. Aslında kendisine böyle bir misyon biçmiş değil. Hatta “Kemalist değilim” bile diyor. Ama ardından eklemeyi unutmuyor: “Benimki sevgi... Atatürk’ü çok seviyorum”. Atatürk sevgisi, bu dönem onu ‘muhalif sanatçı’ konumuna yerleştirmiş durumda. Bundan hoşnutsuz da değil... Kalender bir tavırla kabullenmiş yeni siyasal pozisyonunu... Bugünlerde ‘1881...’ adlı bir oyunu var sahnelerde... Muhalif pozisyonu yeni değil aslında. Aziz Nesin’le birlikte 12 Eylül’e karşı direndiğini de hatırlayalım. Ancak o, bunu dile getirmekten kaçınmıyor.

Haberin Devamı

Muhalifliği sanattaki başarısının emrinde
9. FAZIL SAY
Dünya çapında bir sanatçı... Yurt dışında verdiği konserler olay oluyor. Dost, düşman herkes sanatını takdir ediyor. O, sanattaki bu pozisyonunu ideolojik kavgasının emrine vermekten çekinmiyor. Sanat alanındaki başarısı o kadar büyük ki, bir zedelenme olmuyor. O da bunun farkında. Bu yüzden asla alttan almıyor, geri adım atmıyor. Söyleyeceğini söylüyor. Ancak söyledikleri ne kadar etkilidir, iktidarı ne kadar yıpratır, tartışılır... Tartışılmayacak şey şu: Mahkeme kapılarına sürüklenmesi dost düşman herkes tarafından eleştirildi.

Bal Mahmut gibi bir muhalif
10. SIRRI SÜREYYA ÖNDER
En acı sözleri bile Bal Mahmut kıvamında söylüyor. ‘BDP Milletvekili’ sıfatının zorluklarına rağmen sözünü hayranlıkla dinletebilme başarısı bundan kaynaklanıyor. Sadece Kürt sorununda değil, ülkenin başka sorunları konusunda da aykırı ama etkileyici fikirler ileri sürebiliyor. Bu da kendisini diğer BDP milletvekillerinden farklı kılıyor. Başka özellikleri de var: İslami literatüre ve terminolojiye olağanüstü hâkim. Bazen iktidarı bu terminoloji üzerinden eleştiriyor ve süper rahatsızlık yaratabiliyor. Bir yönü daha var: Sanatın ve sanatçının dostu... Bu da popülaritesini arttıran unsurlardan...

Roboski’nin belgeseli

Yeni dönemin en muhalif 10 ismi

Mazlum-Der ve İnsan Hakları Derneği destek vermiş.
Ümit Kıvanç çekmiş.
Adına ‘Ağlama Anne, Güzel Yerdeyim’ denmiş.
Ve ortaya gerçekten etkileyici bir belgesel çıkmış.

SEYRETTİM BELGESELİ

* 34’ün yalnızca bir sayıdan ibaret olmadığını...
* Çoğu 20 yaşında bile olmayan ölenlerin hayat öykülerinin gerçekten çok kısa olduğunu...
* ‘O uğursuz gece’de nelerin yaşandığını...
* Sorumluların yargılanmamasını...
* Roboski’nin unutulmuşluğa terk edildiğini...
Bir kez daha hatırladım.
Hatırlatanlara, vesile olanlara, emeği geçenlere bin teşekkür.

Küresel adalet talebi/images/100/0x0/55eb52b6f018fbb8f8b9dd32

Başbakan Erdoğan köhnemiş küresel düzene meydan okumuş.
Çıkıp demiş ki:
“Yetti artık... Neden sadece belli ülkelerin veto hakkı var. Bu hiç adil değil... Küresel adalet dönemine geçilmeli”.
‘Küresel adalet’ talebi önemlidir.
Ancak şöyle bir soruna yol açar:
Bazı kendini bilmezler, “Sen önce yerel ölçekte adalet sorunlarını çöz, ondan sonra küresel adalet talep et” derler.

Yazarın Tüm Yazıları