Paylaş
AK Parti’nin sonraki icraatına baktığımızda iki kutup arasında gidip gelen zikzaklı çizginin devam ettiğini görüyoruz.
* * *
Bu durumun örneklerinden biri, Erdoğan’ın 2007 seçim kampanyası sırasında 29 Haziran’da Kütahya mitinginde Öcalan için İmralı’nın “döşendiği” konusunda MHP lideri Devlet Bahçeli’ye dokundurması, Bahçeli’nin de ertesi gün Erzurum mitinginde kendisine kürsüden ipi atıp “Al sana ipi veriyorum, haydi as...” diye karşılık vermesiyle başlayan polemiktir.
Erdoğan daha sonraki mitinglerde Bahçeli’ye “O zaman idam vardı, sen niye asmadın” diye karşılık vererek tartışmayı sürdürmüştür.
Ayrıca, Başbakan’ın 2010 referandumunda anayasa değişikliklerine destek isterken 12 Eylül askeri yönetim döneminde asılan sağcı ve solcu gençlerin ölümlerini gözyaşlarını tutamayarak anlattığı konuşması hatırlardadır. (20 Temmuz 2010)
* * *
Daha sonra 2011 seçimine doğru giderken 2007 kampanyasına kıyasla bu konuda daha kalın çizgilerle konuşan, hem idam cezasının kaldırılmış hem de Abdullah Öcalan’ın asılmamış olmasına hayıflanan, bu konuda rahatsızlık belirten bir Erdoğan çıkıyor karşımıza.
Özellikle Kral FM’e mülakatında DSP-MHP-ANAP koalisyonunun üç liderini ismen andıktan sonra “Siz o zaman bunu (Öcalan’ın idam cezasını) ertelemeseydiniz, sümen altına yapmamış olsaydınız, şu anda bu iş çoktan bitmiş olacaktı. Bu ülkenin gündeminde bu tür bir şey olmayacaktı” diye konuşması en sert çıkışlarından biridir. (9 Haziran 2011)
Erdoğan o tarihte koalisyon hükümetinde olsaydı Öcalan hakkındaki idam kararını ne yapardı? Bu soruya “Uygulanması gereken ceza neyse bu cezayı uygulardım” yanıtını veren Erdoğan, “Aksi takdirde koalisyondan çekilirsiniz, bu kadar basit...” diye konuşmuştur.
Bir başka anlatımla “Ben olsaydım asardım” mesajını veriyor Erdoğan.
Erdoğan, aynı akşam çıktığı ATV’de bu ifadelerini daha da kuvvetlendirmiş, Öcalan’ın idamının infazını erteleme kararıyla “şehit ailelerinin beklentilerinin ucuza satıldığını” ileri sürmüş, “O zaman infaz edilmiş olsaydı, biz bugünlere gelmeyecektik... Terörist başı bundan kurtuldu, millet ondan hâlâ kurtulamadı” diye eklemiştir.
Başbakan’ın aynı açıklamasında “idam cezasını hâlâ uygulayan ülkelerin olduğuna” dikkat çekmesi, bunun “tartışılabileceğini” söylemesi de aslında gönlünde yatan bir düşünceyi dışa vurması bakımından çarpıcıdır.
* * *
Nitekim, 2011 seçim kampanyası sırasında aldığı bu tutumla, geçen hafta Kızılcahamam’da kamuoyu yoklamalarına dayanarak toplumda idam cezasının yeniden getirilmesi talebinin olduğunu belirtmesi, bu cezanın kaldırılmış olmasından “maalesef” diye söz etmesi aynı paralelde giden açıklamalardır.
Sonuçta 10 yıllık tabloya bakıldığında, Erdoğan’ın tutumunun idam cezasına yakın durmakla birlikte konjonktüre göre değişkenlik gösterdiğini görüyoruz. AB hedefine ve buna dönük reform sürecine kilitlendiği dönemlerde kendisini idam cezasına karşı bir noktada konumlandırıyor Başbakan. AB sürecinden uzaklaştığı ve gözünü MHP tabanındaki milliyetçi oylara diktiği ve buna paralel bir zeminde Kürt sorununda güvenlikçi politikalara yöneldiği oranda, Erdoğan klasik bir sağcı politikacı kimliğine bürünerek açıkça idam cezasını savunabiliyor.
Bu konuya devam edeceğiz.
Paylaş