Paylaş
Bir ilkokul çocuğu sorsa bu ne demek diye, nasıl izah edersiniz? Ben Sayın Erdoğan ve Sayın Kılıçdaroğlu’na sadece şunu sormakla yetineceğim:
Bu üslubu kendinize nasıl yakıştırıyorsunuz?!
Biliyorum, bu üslup sırf onlara mahsus değil. Bizim siyasi kültürümüzün çatışması olmasıyla ilgili ciddi bir konu...
Fakat önce size bir Churchill nüktesi anlatmak istiyorum.
‘Ben senin kocan olsaydım’
Londra’da dil kurslarına gittiğim sırada bir hoca anlatmıştı. İkinci Dünya Savaşı bitmiş, zaferde büyük payı olan Başbakan Churchill İngiltere’de ‘milli
kahraman’dır... 1945 yılında seçimler yapılıyor. Fakat siyasi iklim değişmiştir: ‘Düşman’ gitmiş onun yerine savaşın acıları, yıkım ve yoksulluk sorunları öne geçmiştir.
Churchill Londra’nın bir mahallesinde zaferi nasıl kazandıklarını anlatırken, kocasını savaşta yitirmiş, evi yıkılmış, yoksul bir yaşlı kadın sinirleniyor:
“Allah belanı versin! Biz neler çekiyoruz, sen ne diyorsun?! Ben senin karın olsaydım çayına zehir koyup gebertirdim seni!”
Alkış ve teşekkür beklerken böyle bir nefretle karşılaşan Churchill’in tepkisi:
“Hanımefendi, siz benim karım olsaydınız ben çoktan kendim zehir içip intihar etmiş olurdum!”
Gerilim düşüyor, kahkaha ve alkışlar yükseliyor.
‘Milli kahraman’ Churchill, 1945 seçimlerini kaybetmiş, İşçi Partisi lideri Clement Attlee iktidara gelmiştir.
Dünden bugüne
Bizde böyle bir olay geçmişte herhangi bir tarihte veya bugün meydana gelseydi, neler yaşanırdı, anlatmaya gerek var mı?
Bizde en azından polis bu kadını yaka paça dışarıya atar, olay büyürdü. Elbette gazeteler ve TV’ler konuşmacının sözlerini bırakıp “olay”ı öne çıkarırdı. Çünkü okuyucu ve izleyici olarak bizim istediğimiz de konuşmaların içeriği değil, “olay”dır. Partilerimizin mitinglerine bakın, kalabalıkları en çok coşturan sözler, rakibin kişiliğini aşağılayan ifadelerdir.
“Vur vur inlesin..... Dinlesin...”
Bu bir kısırdöngü: Kitleler hırslı, öfkeli, hakaretli konuşmalarla coşuyor... Politikacı bunu yaptıkça vermek istediği siyasi mesaj kayboluyor. Demokrasimiz programlardan ziyade öfkeli kişilik kavgalarına kilitleniyor.
Sadece bugün değil. Karşıt fikirdeki insanları eleştiren herhangi bir tarihsel metne bakın, öncelikle göreceğiniz şey, hakaret yağmurudur!
PKK işbirlikçisi!
Neticesi ne oluyor bunun? Kuzey İrlanda sorunu konusunda İşçi Partili Başbakan Tony Blair, kendisinden önceki Muhafazakâr Başbakan John Major’ın IRA ile görüşme politikasından takdirle bahsediyor. Blair iktidara geldiğinde de onun bu politikasına Muhafazakâr Parti destek veriyor. Kan akması durduruluyor böylece.
Bizde ise AK Parti ve CHP birbirlerini PKK işbirlikçisi diye suçluyor! MHP’ye göre ise hem AKP hem CHP, PKK işbirlikçisidir!
Bakın, büyükşehir yasası gündeme geldi, birkaç bin nüfuslu beldelerde belediye teşkilatı olması nasıl bir kaynak israfıdır diye konuşuyor muyuz?! Hayır BDP’nin karşı çıktığı bu yasayı bile ‘bölücü’ diye suçluyoruz!
Politikacılarımız böyle de, biz nasılız? Kızdığımız bir lidere hakaret eden bir yazıdan, bir sözden haz duyuyor muyuz, duymuyor muyuz?!
Netice: “Çatışmacı kültür” liderleri de bizleri de sağduyudan, müzakere ve uzlaşma metotlarından uzaklaştırıyor; toplumsal enerjimizi kavgalarda israf ediyoruz!
İttihat ve Terakki’den beri böyle.
Paylaş