Paylaş
Yüzündeki öfke nöbeti neredeyse patlamak üzere bir yanardağ.
Hemen yanında bir başka arabanın içinden ağır küfürler yükseliyor, öndeki minibüsün şoförü çıldırmış bir halde kornaya basıyor.
TEM tıkalı. Maslak istikametine doğru uzayan kilometrelerce araç kuyruğu tam bir öfke seline dönüşüyor.
Levent’e peş peşe dikilen gökdelenleri artık taşıyamayan Büyükdere şişmiş...
Ve işte 1453’te beyaz bir atla İstanbul’a girenlerin soyu, 2013’e doğru trafiğin işgaliyle sarsılıyor.
Yandaki camdan beni gören bir vatandaş bağırıyor:
“Buyurun işte Fatih Bey, manzara bu... Sağ şeritten polis arabaları rahatça geçiyor. İşi olsa da geçiyor olmazsa da. Biz bekliyoruz.”
Aslında bugün yerel seçimlerle ilgiliydi yazım.
Yani siyaset.
Ama İstanbul’daki bu trafik çilesini bir kez daha görünce dayanamadım.
Siyaset niye var?
Hayatımızı kolaylaştırmak içinse eğer.
Korna sesleriyle ve çile kuyruklarıyla işgal edilen bu hayatı yazmadan olur mu?
Şimdi soralım:
- Dünyanın en büyük kentlerinde sürekli olarak bir hava trafik kontrol sistemi var. Havadan helikopterlerle trafik yoğunlukları ölçülür ve ona göre polisle tıkanıklık aşılmaya çalışılır. Neden İstanbul’da böyle bir uygulama yok?
- Trafik polisliği yol kesip sürekli olarak sorgulama yapmak değildir. Hayatımızı kolaylaştırmak için vardır. Neden trafik polisleri daha makul ve nazik olmazlar?
- Biliyorum. Sabahın erken saatlerinden gece yarılarına kadar çalışan polislerde ne moral ne de sinir kalıyor. Ücretler zaten yetersiz. Neden buna bir çözüm bulunamaz?
- İstanbul’un çile saatleri, işkence kavşakları bellidir. Neden buralarda önlem alınmaz?
- Mesela Büyükdere Caddesi’nde peş peşe gökdelenler yapılır. Bu gökdelenlerde oturanların, çalışanların o daracık Büyükdere Caddesi’nde nasıl bir trafik yoğunluğu yaratacağını kimse sormaz mı?
- Köprü trafiğinin yarattığı faciayı yazmak bile istemiyorum.
- Nasıl oluyor da önüne gelen istediği yere park edebiliyor? Böylece zaten dar olan yollar geçilmez hale geliyor.
Yollarda çile çeken herkes adına soruyorum bu soruları.
Yalnız İstanbul mu?
Bodrum’dan Ankara’ya...
İzmir’den Diyarbakır’a kadar bu ülke bir trafik zulmü yaşamaktadır. Bu yüzden diyorum ki, bu mesele belediyelerin meselesidir.
Ve arkadaş bu yerel seçimlerde önce trafik meselesini çözecek başkan adaylarına bak.
İşin siyasetinden çok daha önemlidir bu gerçek.
50 yıldır oy veriyorsun. Ama yine çile çekiyorsun.
Al sana fırsat.
Bu yerel seçimlerde hamaset dolu nutuklara değil, adayların çözüm projelerine bak.
Eğer bakmazsan, çile kuyruklarında kendine küfredersin..
Paylaş