Paylaş
Sevinçten ağlıyorum.
İçimden bir ses avaz avaz haykırıyor.
“Ben bu ülkenin geleceğine güvenmeyeyim de kim güvensin...”
İşte size salı kâbuslarının, ilkel kin tarakkalarının, intikam nöbetlerinin dışında harikulade bir Türkiye hikâyesi...
Dün, hurriyet.com.tr’de Şermin Terzi’nin haberinden okudum.
Okumayanlarınıza anlatayım.
* * *
Olay Osmaniye’de geçiyor.
Olayın kahramanı 17 yaşındaki 29 çocuk.
Hepsi, Abdurrahman Keskiner Güzel Sanatlar Lisesi 12-R sınıfından...
İstanbul’da Sabancı Müzesi’nde sergilenen Claude Monet sergisini görmek istiyor.
4 bin liraya ihtiyaçları var.
Tabii ki o kadar paraları yok.
Kendi yaptıkları tabloları bir alışveriş merkezinde sergileyip para toplamak istiyorlar.
29 Ekim bayramına yetiştiriyorlar.
Sadece 200 liralık tablo satabiliyorlar.
Bir Atatürk portresini, oradan geçerken sergiyi tesadüfen gören Osmaniye Valisi Celalettin Cerrah alıyor.
* * *
Daha önce Dali sergisine gelmek istemişler. Gelememişler.
Sonra Van Gogh sergisi oldu. Ona da gelememişler.
“Bu defa kaçırmak istemiyoruz” diyorlar.
Şermin Terzi çocukları bulup konuşmuş.
Okulları bir kireç fabrikasının yanında.
Arkadaşlarının bazıları astım olmuş.
Bu çocuklar, kutuplaştırılmış, mevzileştirilmiş, ötekileştirilmiş bir ülkenin evlatları.
Her gün terörle yatıp terörle kalkıyorlar.
Ama içlerinde böylesine muazzam bir dünyalılık var.
* * *
Dün o haberin altındaki Facebook ve Twitter paylaşım rakamlarına baktım.
Kendini en baba sanan aşiret köşe yazarlarınınkinden beş-on kat fazla paylaşılmış.
Söyleyin ben bu ülkeye, ben bu ülkenin çocuklarına güvenmeyeyim de neye güveneyim...
Salı günlerimizi kâbusa çeviren hançere politikacılarına mı...
Köşelerini Kalaşnikof’a çevirmiş aşiret yazarlarına mı...
Davula dönmüş egolarını tarihin en büyük ve en önemli hakikati sanan vuvuzela aydınlarına mı...
Hayır umudum bu çocuklar...
* * *
Haberin çıktığı gün biri de soruyor.
Sormuyor, mütalaa veriyor:
“Çanakkale şehitlerine gitmişler mi ki Monet tablolarını görmek istiyorlar...”
Bak aslanım...
O soruyu sorduğun çocuk kim bir baktın mı...
Adı Gizem Tıraş...
Güvenlik görevlisi babasını, daha doğmadan 16 gün önce görev başında kaybetmiş bir şehit kızı o...
O, 17 yıldır şehit yası tutulan bir evde yaşıyor.
Her gece babasının duvardaki fotoğrafına bakarak uyuyor.
Ve İstanbul’a gidip Monet’nin tablolarını görmek istiyor...
Sense bunların ikisi birden olamaz sanıyorsun...
Çünkü kafan bu...
VE BİR SON DAKİKA BİLGİSİ ...
Tabii ki bu ülkede çocukların böyle heyecanlarından heyecan duyan insanlar da var.
Nitekim Sabancı Holding devreye girmiş.
Çocuklar sergiyi görmeye geliyorlar...
Orada olsaydım size Fatma Şahin’i anlatırdım
TENİS turnuvasının ödül töreninde, orada olsaydım...
Sahneye çıkan 3 yetkili aleyhine gösteri yapanları görseydim, onlara “Yapmayın kardeşim. Bunu hak etmiyorlar” derdim.
Çünkü...
- Binali Yıldırım, çok başarılı bir Ulaştırma Bakanı.
- Kadir Topbaş, çok başarılı bir belediye başkanı...
* * *
Bir de Fatma Şahin var...
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı...
Sona bıraktığım için daha az önemli sanmayın.
Eğer orada olsaydım, onu protesto edenlere, “Bakın, protesto ettiğiniz o insanı size bir de ben anlatayım” derdim.
* * *
Bir süre önce, Hürriyet’in düzenlediği bir toplantıdaydık.
O konuşurken bazı üniversite öğrencileri ayağa kalkıp gösteri yapmaya başladı.
İşgüzar koruma polisleri hemen çocukların üzerine yüklenip, elleriyle ağızlarını kapatmaya çalıştı.
O sırada salonda bakanın sesi duyuldu.
“Bırakın çocuklar istediklerini söylesinler” dedi.
Sonra sabırla bekledi.
* * *
Evet, protesto demokratik bir haktır.
Evet, bu ülkede protesto edilecek çok siyasetçi de vardır.
Ama emin olun, Fatma Şahin o sıralamaya girecek en son insanlardan biridir.
Tamam, siyasetçiler, sportif olayları, konserleri oy toplama merkezine çevirmesin.
Ama bu kutuplaşmış Türkiye’de bile görevini layıkıyla yapmaya çalışan bu insanlara da haksızlık etmeyelim.
Daha açıkça söyleyeyim.
Fatma Şahin, esaslı bir demokrattır.
Ve yuhalanmayı hak eden bir insan katiyen değildir...
Paylaş