Paylaş
Bu çağın ölçülerinde doğal hak kabul edilen konularda “yasak” koymanın insanları nasıl etkilediği görüldü. Daha büyük bir kitle, daha bir kararlılıkla barikatlara yürüdü...
Valilik Gençlik Parkı önündeki barikatı kaldırdı, yürüyüş normal seyrine devam etti. Peki kardeşim, geçersiz kalacağı baştan belli olan bu yasağı niye koymuştun, biber gazlı barikatları niye kurmuştun?!
Yasak delinsin, barikatlar aşılsın diye galiba!
‘Barikat’ ne demek?
Ben bu “barikat” lafını sevmem. Bir yönüyle otoriterleşmeyi yansıtır, öbür yönüyle militanlaşmayı... Robert Gildea, Barricades and Borders adlı kitabında 19. yüzyıl Avrupa’sında yaşanan bu çalkantıları anlatır.
Liberalizmin “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” sözü peşinen yabana atılacak bir şey değildir; elbette “kamu düzeni” anlayışıyla birlikte...
Bırakın herkes istediği gibi kutlasın.
AK Parti otoriterleştikçe muhalif kitleleri daha bir ‘motive’ ettiğini, sertleştirdiğini görmelidir.
Umarım CHP “barikat” tutkusuna kapılmaz, kendini ‘devrimci’ örgütlerden ayrı tutmaya özen gösterir... Çünkü ana muhalefet partisinin kitlelere vermesi gereken mesaj çatışma değil, ülkeyi yönetebilme kabiliyetidir.
İki taraf...
Köşk’teki “ikili resepsiyon” ucubesinin nihayet kalkması iyi oldu. Dün akşam normal bir Cumhuriyet resepsiyonu yapıldı. Türban yasağı vergi ödeyen, askere giden vatandaşlardan bir bölümün ‘devlet’ tarafından dışlanması anlamına geliyordu, türbanlı vatandaşlar var diye asker katılmıyordu!
Onlar sakıncalı, bunlar aykırı diye geniş kitleleri dışlayarak herkesi kucaklayan bir Cumhuriyet anlayışına evrimleşmek mümkün mü? Atatürk’ün partisi doğu illerimizde kendi parti teşkilatlarını kapatmıştı! Bugün, tam tersine, CHP’nin daha çok teşkilat açması gerekmiyor mu?!
Muhafazakâr iktidar da, elindeki kamu erkini, muhalifleri baskılamak için kullanmaktan sakınmalıdır. Evet, her türlü hayat tarzı serbesttir. Hatta AKP’li belediyeler plaj açıyorlar… Fakat sorun günlük hayattaki özgürlükler değil, siyasi hayattaki bastırılma duygusudur. İktidar buna son vermelidir. İşte yasak koymak çatışmalara yol açtı, yasak kalktı çatışmasız bir yürüyüş oldu.
‘Provokasyon’ istihbaratı da boş çıktı!
Cumhuriyet’in evrimi
İki tarafın da iyi düşünmesi gereken sorunlarımız olduğuna göre, müşterek bir problemimiz olmalı: Cumhuriyet’in evrimi!
Cumhuriyet “kuvvetler birliği” ve “tek parti” rejimiyle kuruldu. Bunlar geçici pratikler değil, temel kavramlar olarak kabul edilmişti. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin temel felsefi değerleri arasında “kuvvetler ayrılığı” ve “çok partili sistem” vardır.
Niye bu çok önemli değişim yapıldı? Artık eskisi gibi devam edemezdi de ondan. Hatta “özgürlük, insan hakları, adalet” gibi kavramlar bile bütün dünyada gelişmektedir. Babalarımıza yeterli olanlar bize yetmiyor...
Demokrasiyi hepimizin daha çok öğrenmesi gerekiyor, değil mi?
Siyasi olgunluk
Fransız Devrimi’nin 100. yıldönümü için Fransa’da resmi bir komisyon Fransız İnkılabının Siyasi Tarihi’ni yazmıştı. Alphonse Aulard’ın kaleminden çıkan bu
kitabı İsmet Paşa 1944 gibi dikkat çekici bir tarihte tercüme ettirip yayınlatmıştır.
Objektif, analitik bir eserdir. İhtilalin felsefi ilkelerini savunur ama İhtilal Mahkemeleri’ni eleştirir mesela.
Fransız cumhuriyetçi düşüncesinin ulaştığı siyasi olgunluğu yansıtan bu eseri her karıştırdığımda gıpta ederim...
Biz ne zaman siyasi olgunluğa ulaşacağız?
Paylaş