Paylaş
Polis;
-“Ehliyetin herhangi bir satırını “okuyamadım”,
-“Ölü torbası yok”,
-“Tamir kutusunda eksik alet”,
-“Bu otobüsün rengi atmış, yeniden boyamak gerek, yola böyle çıkılmaz”,
-“Koltukların birbirine fazla sıkışık”
-“Çöp tenekesi yerinde değil” gerekçeleriyle, Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’da Cumhuriyet Yürüyüşe katılacak insanların gitmelerine izin vermiyor.
Olmadı, seyahat firmalarına baskı yapıyor.
Oysa, daha üç gün önce CHP’den Umut Oran İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’i aradığında, Şahin, “yürüyüşe engel çıkarmayacağına” ilişkin söz veriyor.
Verdiği sözden 24 saat geçmiyor, illere 197/535 sayı ile 27 Ekim tarihli genelge göndererek, “mitinge katılacakların güvenlik nedeniyle gelmelerinin önlenmesi” emrini veriyor.
ÇELENK VAKASI
Demokrasi dışı engeller, üstelik Cumhuriyet Bayramında. Oysa, insanlar yürüse, AKP aleyhine slogan atsa, ne olacak? Tayyip Erdoğan’ın incileri mi dökülecek?
Tipik tek parti zihniyeti. AKP sık sık örneklerle CHP’nin 1930 ve 40’lardaki “her şeyi ben bilir, ben karar veririm” tavrını eleştiriyor. Aynı AKP eleştirdiği tek parti zihniyetinin günümüzde kutsal temsilcisi rolünde. O kadar ki, bir gün öncesinden çelenk rezaleti ile başlayan yasakçı zihniyet, dün halka biber gazı sıkmakla devam ediyor.
Bir çelenk yönetmeliği var ki, en katı rejimlerde ancak görülebilir. Yönetmeliği okuyun 1930’ların Almanya’sında mı, yoksa Rusya’sında mıyız, diye düşünmemek elde değil.
Bir anıta çelenk koymak isteyenler, “kaymakamlık ya da valilikten beş gün önceden izin almak” zorunda. 25 maddelik çelenk yönetmeliği çelengi tarif ediyor, nerede, nasıl konulacak, yanlarında kim bulunacak, nasıl yürünecek, çelengi anıta kimler koyacak gibi saçmalıklar zinciri.
Antalya, Bursa ve İzmir’de görülen çelenk vakaları bu yönetmeliğin ürünü.
BAYRAM DEĞİL
Ankara’daki dünkü biber gazlı ve basınçlı su manzaralarına bayram demeye bin şahit ister. AKP sayesinde, bayram protesto mitinglerine dönüşüyor.
Üstelik, öyle hazin ki, halk biber gazıyla zehirlenirken, birkaç yüz metre ilerde hipodromda iktidar kendi düzenlediği törenleri izliyor. Yine de, polis barikatını aşan halk, yasaklanan Birinci Meclis Binası önünde birleşiyor.
Halka yasaklanan Birinci Meclis. Kutlanması yasaklanan Cumhuriyet Bayramı. AKP’nin İleri Demokrasisi buraya kadar. Zaten çoktan beri buraya kadar. İlk kez en büyük bayramda halka bu kadar ters.
Karayılan Türkçe konuşuyor
Ortadoğu’nun etkin TV’si El Cezire bir, iki gün önce Kandil’de PKK’nın başı Murat Karayılan ile röportaj yapıyor. TV muhabiri bir bayan, İngilizce konuşuyor, Karayılan Türkçe, Kürtçe değil. Oysa, muhabirin yanında Kürtçe bilen çevirmen var.
Türkiye’nin dört bir yanında süren açlık grevlerindeki isteklerden biri de, Kürtçe eğitim ve öğretim. Açlık grevlerinin ötesinde, BDP ve çeşitli Kürt sivil toplum kuruluşları bu yöndeki isteklerini tekrarlıyor. Buna karşılık, Karayılan Türkçe konuşuyor.
Ne diyor Karayılan? Onun iddiasına göre:
“-Hükümet üç yıldır İmralı ile görüşüyor, görüşmeleri Ankara kesiyor, çünkü Kürt Baharı istemiyor.
-PKK Türkiye’nin belli bölgelerinde alan hakimiyeti kurmuştur.
-Suriye’de PKK yoktur.
-Türkiye PKK’ya saldırmıştır, PKK onun üzerine eylemlere başlamıştır.
-Ben hiçbir zaman İran’a gitmedim, bu yönde çıkan haberler yalandır”.
Bu ve benzeri görüşler. Hepsi Türkçe. Kürt Halkının özgürlük taleplerini temsil ettiğini öne süren Karayılan ya Kürtçe bilmiyor ya da konuşmuyor. Garip.
MHP her zaman AKP ile
Halk bir yanda, iktidar sahibi AKP ile MHP öte yana, el ele, diz dize.
MHP bir kez daha AKP’sini yalnız bırakmıyor, halkın ve muhalefet partilerinin sokaklarda biber gazı yediği saatlerde, MHP emin adımlarla izlediği AKP’nin yanında törenlerde yerini alıyor.
MHP’nin geriye AKP ile“işbirliği protokolü” imzalaması kalıyor.
Paylaş