Paylaş
Gülüp geçmiştim. Frangos’un yazdığı isimlerin Türk olduğunu ispata gerek bile yok, üzerinde durmaya bile değmez bu iddia.
Fakat bu konuda yazmanın daha doğru olacağına karar verdim.
Hem Frangos’un sözleri sosyal medyada ilgi gördü, hem bazı okurlarım bu konuyu yazmamı istediler. Ben de düşündüm, adam saçmalamış da olsa, “tarih görüşü” olarak ciddiye alınması gereken bir yönü de var.
‘Şark meselesi’nin dayanağı
Frangos’un sözleri saçma fakat arkasındaki kültürel ve ideolojik zemin önemlidir: Başta ünlü oryantalist H. A. Gibbons olmak üzere Batılı oryantalistlerden bazıları, Osmanlı devletinin “İslam cilası sürülmüş bir Bizans” olduğu görüşünü savunmuşlardı. Kitabını 1916’da yayınlayan Gibbons’a göre, Osmanlı “pagan Türklerle Hıristiyan Rumların” yüzeysel bir şekilde Müslüman olmalarının eseriydi.
Müslüman Türkler, Osmanlı gibi teşkilatlı bir devleti kuramazdı, olsa olsa Bizans’ın İslam cilası altında devamı olabilirdi!
Fransız Eduard Driauld’un, o dönemde Avrupalı politikacıların elinden düşmeyen “Şark Meselesi” adlı kitabı da bu oryantalist tarih tezine dayanır: Medeni bir kavim olmayan Türklerin Asya’ya gönderilmesi!
Bu görüşler siyasete de yön vermişti: Fransa Başbakanı Clamenceau, Sevr Antlaşması’nın hazırlık toplantılarından biri olan Paris Konferansı’nda Türklerin medeni bir kavim olmağını, hatta “idare kabiliyetinden de mahrum” bulundukları iddia etti, Sevr Antlaşması buna dayandırıldı.
Bizans için ışık beklemek!
Yunanistan’ın yaşadığı ağır krize karşılık Türkiye’nin başarılarını gıptayla izleyen emekli general Frangos, Türklerin “gizli plan”ının “Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden kurmak” olduğunu yazmış! Emekli general aynı zamanda, “Türkiye’de nüfusun en fazla yüzde 40’ının Türk olduğunu”, çoğunun ise “gizli Hıristiyan” olduğunu yazmaktan da kendini alamamış!
Bu lafların ardından diyor ki:
“Türkiye’de hiçbir şekilde Türk olmayan halklar yaşıyor ve bu halklar yeni bir Bizans’ı kurmak için Ortodoksluk’tan yeşil ışık gelmesini bekliyor!”
Belli ki adamın kitabındaki temel mesajı bu:
“Bizans’ı kurmak için Ortodoksluk’tan yeşil ışık gelmesi!”
Güler misin, ağlar mısın bu çağda bu uçuk fikirlere! Dahası, bu fikirlerin Yunan Kara Kuvvetleri Komutanı düzeyine kadar çıkmış olmasına!
Bu çağda ne Bizans ne Osmanlı kurulabilir, ikisi de ham hayalden öteye geçmez. Bu çağda milletlerin başarısı ekonomik büyümeyle, yarattıkları markalarla, yaptıkları bilimsel yayın ve patent sayısıyla, sanattaki yaratıcılıklarıyla ölçülüyor.
Tarih önemli
Osmanlı hakkındaki oryantalist görüşler dünya tarihçiliğinde çoktan terk edildi. Bunu görmek için, gelmiş geçmiş en büyük tarihçi olan Braudel’i okumak bile yeter.
Bizde Fuat Köprülü’nün Gibbons’u eleştiren “Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri” adlı kitabı ile “Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu” adlı kitabı dünya tarihçiliğinde çığır açmış, oryantalist tarihçiliğin yanlışlığını göstermiştir.
Son olarak, Halil İnalcık hocamızın İş Bankası Yayınları’ndan çıkan “Devlet-i Aliye” kitabını önemle tavsiye ederim.
Özetle, Osmanlı elbette Bizans’tan da etkilenmişti. Fakat esasen Selçuklu’nun mirasçısıdır, “Batı Anadolu’daki gazi Türkmen beyliklerinden biri” olarak, Müslüman Türkler tarafından kurulmuştu.
Frangos’un sözleri önemsiz, tarih önemlidir.
Paylaş