Paylaş
YOK... Bence bu artık gizli faça modası...
Gazetelerin başlıklarına bakıyorum:
“Bayramda 2 bin 853 kasap hastanelik...”
Bu traji-komik hal artık o denli yerleşmiş, periyodikleşmiş ki, resmen istatikleşmiş.
Kurban yerine kendini kesen “kasap”ların dökümünü, resmi rakamlara göre il il sıralamışlar.
Ankara ise 502 “kesi vakası” ile başkentliğine halel getirmemiş, şükür.
Bu resmi rakama elini-kolunu kesip de çaputla sararak “işine” devam edebilenler dahil değil elbet.
Onları da saysan, kurbana girip de -iyi kötü- façasız kalabilen bir Allahın kulunu bulamayacağız belki.
Hani dizilerde, filmlerde yüzü-kaşı-yanağı -makyajla- façalı kahramanlar var ya...
Belki artık “kurban façası” diye bir itibar da vardır alemde.
Açar kolunu, 20 santimlik kesiği gösterirsin:
“Bak, geçen bayram danaya girdik...”
* * *
İlk itirazım başlıkta kullanılan mesleki nitelemeye...
Eli-kolu-bacağı, yüzü, hatta kafası kan içinde acil servislere koşturanlar/taşınanlar, gerçekten “kasap” olsalar, zayiat bu denli büyük olmaz.
Ama kurbanı, bıçağı bulan oturuyor bahçeye, kesiyor kurbanı. Ki, yaralananların bir bölümünün bıçağı bileyleme safhasında kendini kestiğini varsayıyorum.
İkinci itirazım da, belediyelerin “ücretsiz kesim”, hatta “ücretsiz ulaşım” hizmetiyle haftalar önce ilan ettiği kesimhanelere gitmeme inadı...
“Ben kesersem sevabı bana” diye düşünürler, yoksa “konu-komşu canlı izlesin, şan olsun” diye mi... Bilemiyorum.
Ama dün gazetemizde boy boy fotoğraflarıyla gördünüz.
Çoluk çocuğun tanıklığında, boş bulduğun yerde kan-revan...
Genç, başarılı habercimiz Ender Baykuş’un çektiği şu fotoğrafa, sadece o bir tek kareye bakın.
O karenin adını, “Kuzuların Sessizliği” koysak, afişine de hemen önlerindeki kanlı bıçağa dehşet dolu gözlerle bakın bu çocukları bassak... Film değil her bayram yeni sezonuna başlayan dizi olur.
* * *
Söz filmden-diziden açılmışken, üçüncü itirazım geliyor.
Bu çolukkan-revan hallere geleneksel mozaik ustası RTÜK nasıl bakıyor, ciddi ciddi merakımdır.
Filmde, dizide “rol icabı”, yani masuscuktan yaralanan insanı, hayvanı, kanı-yarayı çarşaf çarşaf mozaikleten RTÜK, o filmlere bir de 13+, 18+ koyar.
Sonra çoluk çombalak kanın alasını, bayramda mahallede, sokakta canlı canlı seyreder.
Ama görüntüler akşam ekrana gelince mozaiklenir!
Ekrana koyuyorsunuz, alın “18+”yı kesimhanenin kapısına da koyun madem.
Elinize mi yapışır?
* * *
Ha, bütün bu manzaralara, ahvale/hale bakıp, yine o mahut “Biz bize benzeriz” filan gibi mırıldanmalardan medet umacaksak.
Peşinen söyleyemedim, yazımın sonunda diyeyim:
“Ben böyle bir ‘biz’e asla benzemek, o ‘biz’i andırmak bile istemiyorum...”
Çünkü o ‘biz’, hiç bir şeye benzemiyor.
Paylaş