Paylaş
Dün de bugün de davalara siyasi gözlükle bakmak adalet için tehdittir.
Bir süredir aklımdaydı, dün Yeni Şafak’ta Kürşat Bumin’i okuyunca bugün yazmaya karar verdim, Balyoz davasında çok önemli bir tartışma var: ‘Plan semineri’ denilen 2003’teki toplantıya ilişkin CD’lerde daha sonraki tarihlerde yapılmış kayıtlar mevcut...
Sanıklara göre bunlar, CD’lerin uyduruk olduğunun ispatıdır... Dosyayı iyi takip eden Alper Görmüş’e göre ise sonraki tarihli bu kayıtlar, ‘plan’ın sonraki yıllarda güncellendiğini gösterir.
Mahkeme bu iki ‘teori’den hangisini kabul edecek, bunu gerekçeli karar açıklandığında göreceğiz.
Suç tanımı sorunu
Ben bu noktada hukuki bir soruna dikkat çekmek istiyorum: Balyoz iddianamelerinde suç tarihi 2003’tür. Mahkeme CD’lerdeki yeni tarihli kayıtları yok sayamaz. Bu kayıtları “güncelleme” sayarsa, suç tarihi 2007’ye kadar uzanacak demektir! O zaman da yeni TCK kapsamına girecektir.
Bu niye önemli?
CNN Türk’teki Eğrisi Doğrusu programında, Prof. İzzet Özgenç, darbe suçlarında “eksik teşebbüs” diye bir kavram olamayacağını belirterek özetle şöyle demişti:
“Hükümeti devirme konusundaki suç ‘teşebbüs’tür. ‘Eksik teşebbüs’ olmaz. Uygulamada ‘eksik teşebbüs’ denilen fiillerin çok büyük bir kısmı ‘teşebbüs’ değildir, yeni TCK’nın 316. maddesindeki ‘suç için anlaşma’ suçu niteliğindedir!”
O durumda ceza miktarı hayli azalır, hatta tutukluluk süreleri itibariyle tahliye kararları verilmesi gerekir...
Bu fevkalade önemli hukuki konuda mahkemenin görüşünü, ancak gerekçeli karar açıklandığında öğrenebileceğiz.
‘Yardımcılık’ suçu
Savcılığın 28 Şubat soruşturması tamamlanmış. İddianamenin en geç aralıkta mahkemeye verilmesi bekleniyormuş. Demek ki, Kemal Gürüz dışında sivil sanık görmeyeceğiz, yeni bir sürpriz gelişme olmazsa...
Meclis Araştırma Komisyonu yeni bulgulara ulaşıp savcılığa iletir mi? Bunu zaman gösterecek.
Hukuki bakımdan temel ilke şudur: Askerlerin yürüttüğü bir “teşebbüs”te, siviller ancak “yardımcı” durumunda olabilir. Hukukta bunun diğer bir adı “fer’i fail”dir. 28 Şubat soruşmasında “fer’i fail” durumunda olabilecekler için zamanaşımı işlemiştir.
Savcılık muhtemelen bu sebeple soruşturmayı sivillere doğru genişletmedi... Sivil bir tek Kemal Gürüz tutuklu, halbuki yurtdışından gelerek kendisi teslim olmuştu, niye hâlâ tutuklu? Anlamış değilim.
Genelde ‘darbe’ denilen “teşebbüs” suçlarında emir verenler, elebaşı durumunda olanlar, önemli eylemleri yapanlarla emir alanlar ve yardımcı durumunda bulunanlar hukuken aynı kefeye konulamaz.
Kendimize soralım
Kürşat Bumin dünkü yazısında eski rektör Fatih Hilmioğlu’nun fikirlerine karşı olduğunu anlatıyor, fakat onun “darbeye teşebbüs” sayılan eylemlerinin ne olduğunu sorguluyordu. Fişleme yapmak elbette suçtur ama darbe suçu olabilir mi? “Konferanslı... seminerli” faaliyetler, “yürütme organını ve TBMM’yi” devirmeye teşebbüs suçu için yeterli sayılabilir mi?
Bumin’in yazdıklarına katılıyorum.
Evladını kaybeden Hilmioğlu’na başsağlığı ve sabır diliyorum. Böyle insani durumlara ilişkin iyileştirici düzenlemelerin devam edeceğini açıklayan Adalet Bakanı Sadullah Ergin’i de kutluyorum.
Fatih Hilmioğlu’yla hayatta bir defa, 1999 yılıydı galiba, üniversitede karşılaşmıştık. İkimiz de asık suratlı, soğuk bir tokalaşmadan başka tek kelime etmemiştik. Ama hukuk başka bir konu.
Hepimiz kendimize soralım: Adaleti ve evrensel hukuku sadece “kendimiz” için isteyip “öteki”nin sorunlarını görmezlikten gelmek adil ve vicdanlı bir tavır olur mu?!
Paylaş