Paylaş
TUİK’in yeni açıklanan verilerine göre, 2011 yılında ülkemizde 1 milyon 237 bin 172 bebek dünyaya gelmiş, hoş gelmişler... Fakat bebeklerin bölgesel dağılımı çok farklı. Çünkü annelerin doğurganlığı çok farklı.
Bir annenin doğum yapabilir yaşlarda dünyaya getirdiği çocuk sayısına “doğum hızı” diyorlar: Türkiye genelinde 2.02, yani genelde ortalama iki çocuk yapıyoruz. Bu ortalama Batı illerimizde, mesela Batı Marmara’da 1.5, yani aile başına 1-2 çocuğa kadar iniyor. Güneydoğu’da 3.4’e, yani aile başına 3-4 çocuğa kadar çıkıyor!
Şu haritaya bakın
Prof. Murat Özgür’ün “Türkiye’de Toplam Doğurganlık Hızının Mekânsal Dağılımı” konulu araştırmasında şöyle bir harita var:
Bu harita neyi gösteriyor? 2000 yılındaki nüfus sayımına göre, okuryazarlığın en düşük olduğu, kadının tarım dışı işlerde en az çalıştığı, gelir düzeyi en düşük ve en kırsal özelliğe sahip olan illerimiz kırmızı renkle boyalı... Bu illerimiz aynı zamanda doğurganlığın en yüksek olduğu, azalma eğiliminin de 2000 yılında henüz görülmediği illerimiz!
Maviye boyalı illerimizde ise doğurganlık hızları elbette farklı ama daha 2000 yılında azalmaya başlamış. Bu illerimizde kadın okuryazarlığı, kadın istihdamı, şehirleşme gibi veriler, kırmızı illere göre daha iyi... Onun için doğurganlık azalıyor zaten.
Etnik değil ekonomik
Demek ki bu haritanın karakteri “etnik” değil, sosyal ve ekonomik... Kızlar okuyorsa, kadın iş hayatına katılmaya başlamışsa, tarlanın yerine piyasa ve büroda çalışıyorsa, etnik kimliği, hatta dini inancı ne olursa olsun, doğurganlık azalıyor.
TÜİK’in yeni açıklanan 2011 verileri de bunu doğruluyor. 2011 yılında Güneydoğu’da doğurganlık hızı 3.41’dir, fakat 2000 yılında 4.32 idi! Demek ki
ortalama dört çocuktan ortalama 3 çocuğa inilmiş. Bu rakam 1970’li yıllarda
6 civarında idi. Bu vesile ile “Haydi kızlar okula” kampanyasının önemini hatırlatmak isterim. TUİK’in verileri de gösteriyor ki, kızlar okula gidiyorsa evlenme yaşı da yükseliyor. Bu da doğurganlığı azaltan faktörlerden biri.
2023’te Türkiye
Nüfus bilimciler Mehmet Karakaya ve Ahmet Türkyılmaz’ın projeksiyonlarına göre, Türkiye’nin nüfusu 2023 yılında
82 milyon olacak. Yaşlılarımızın oranı artacak, Avrupa’daki gibi yüzde 15’i aşmayacak ama yüzde 10’u bulacak. Doğu illerimizden Batı illerimize göç artarak devam edecek, Batı il ve ilçelerimiz daha “nüfuslu” olacak. Demek ki, Türkiye daha bir ‘bölünemez’ hale gelecek.
Bir ülke için en kötü nüfus trendi, eğitimsiz ve üretimsiz nüfustaki yüksek doğurganlığın, doğurgan olmayan ‘gelişmiş’ nüfusu bastırması, yani toplumsal dengenin “azgelişmişlik” tarafına doğru bozulmasıdır. Allah korusun büyük beladır. Türkiye şehirleşme, eğitim ve piyasa dinamizmiyle bunu aşmıştır diye düşünüyorum.
Fakat yaşlanıyoruz! Başbakan Erdoğan’ın Batı illerinde 1-2 çocuğa düşmüş olan doğurganlığı “en az 3 çocuğa” çıkarma çağrıları etkili olur mu? Ben keşke olsa derim ama nüfus eğilimlerini “irade”den ziyade sosyolojik faktörler tayin eder. Uzun vadede dünyada nasılsa bizde de öyle olur.
Paylaş