Paylaş
Bu anlatılanlar hep doğru analizlere dayanmaktadır: Bizim ‘Kürt sorunu’ diye bir sorunumuz olmasa, PKK belki tarihin bir noktasında ortaya çıksa bile bunca uzun yıl ayakta kalamaz, en azından bu güçte olamazdı.
Tamam ama bu önermenin doğru olması veya doğru kabul edilmesi, aynı önermenin tersinin de doğru olmasını gerektirmez!
Yani, ‘Kürt sorunu’ adı verilen sorunlar yumağı bir gün ortadan kalksa bile PKK diye bir örgüt var olmaya devam edebilir, terör yapmayı sürdürebilir, cana malolabilir.
Bilinçli veya bilinçsizce bu ikinci önermenin doğruluğuna inanılması, ‘Kürt sorunu’nun çözümünün en büyük engeli. ‘Biz bunları yapsak bile PKK bitmez ki’ deniyor; ‘Hani OHAL kalksa terör bir günde biterdi, kalktı işte ama hala terör var’ deniyor.
E çözüm olmayınca da terör kendine kaynak bulmaya, münbit ortam bulmaya devam ediyor. Yani bir kısır döngü.
Bu kısır döngüden çıkmanın yolu, adına ‘Kürt sorunu’ denen sorunlar yumağını sona erdirmeyi içeren bir demokratikleşme, özgürleşme paketini herhangi bir pazarlığa girmeden hayata geçirmek. Çünkü yapıldığında görülecek zaten, çözüm aranan şey ‘Kürt sorunu’ adını bile taşısa aslında yapılacak olanların ezici çoğunluğu bu ülkenin tamamı için. Yapılacak olanlar, bütün vatandaşlarımızın daha yüksek bir demokraside, daha çok özgürlükle ve insan hakları inkar edilmeden yaşaması anlamına gelecek.
Ama tabii bu büyük paketin bir de Kürtlere özgü bölümleri de olacak. O bölümler için de ülke kamuoyunun şimdiden hazırlanmasında fayda var.
İşte, eğer ucu silah bırakmaya varacaksa, bu ikinci bölüm için PKK ile veya onun siyasi temsilcileriyle müzakere yapılabilir.
PKK silah bırakmayacaksa, örgüt günün birinde silahından vazgeçebileceğini teorik düzeyde bile kabul etmiyorsa, onunla geçici ateşkesler dışında herhangi bir şey konuşmanın pek anlamı olacağını sanmıyorum.
Bugün Ankara kulislerinde yeniden müzakerenin başlayacağı, hatta başlamış bile olabileceği yönünde milyon tane laf dönüyor.
Eğer sahiden müzakere masasına yeniden oturulduysa ve oturulacaksa, bu yeni tur görüşmelerin bir önceki turun akibetine uğramaması için yapılması gerekenler var. En başta Türkiye’nin kendi istek ve kararıyla demokratikleşebileceğini, Kürtlerin olası bütün taleplerini siyasi yollarda duyurup elde edebilmelerinin önünün açıldığını göstermesi gerekiyor. Bunun karşılığında da PKK’nın ‘Bu müzakerelerin hedefi benim silahsızlanıp dağdan inmemdir’ demesi şart.
PKK bunu demezse onunla konuşmak anlamsız. Ama PKK bunu demiyor diye ‘Kürt sorunu’nu çözmesi umulan demokratikleşme paketini ertelemek veya hiç yapmamak da anlamsız.
Şunu bilelim: Kürtlerin kendilerini eşit hissetmelerini sağlayacak demokratik değişiklikler yapıldı diye PKK terörü bitmeyebilir, hatta tam tersine azabilir.
Azsa bile, daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük, daha fazla eşitlik, PKK’nın kendisine dağ kadrosu bulmasını engelleyecek, bu örgütü zaman içinde marjinalize edecektir.
Siyaset 2014’e kilitlenmişken müzakere zor
ANKARA’da her köşe başında hükümetin PKK ile ‘İkinci tur Oslo görüşmeleri’ni başlatmak istediği veya ‘Çoktan başlattığı’ konuşuluyor. Ama ben o kadar iyimser değilim.
İyimser olmamamın başlıca sebebi de, iç siyasetin 2014’teki Cumhurbaşkanlığı, ondan sonra da kısa zamanda yapılması beklenen milletvekili genel seçimine kilitlenmiş olduğunu düşünmem.
Seçilme, yeniden iktidar olma kaygıları bu denli tavan yapmışken, PKK ile anlamlı bir müzakere yapılması bana zor geliyor. Olsa olsa ateşkes müzakereleri yapılabilir.
Paylaş