Paylaş
- Türkiye etnik kökene göre olmayan 20 bölgeye ayrılabilir.
Ben bu kadar çok bölge ayrımını doğru bulmuyorum.
Belki daha temel bazı çalışmalar, fikri tartışmalar olabilir.
Ama önemli olan bu değil.
Önemli olan, BDP’nin bu önerisine yağan öfkenin sebebidir.
Nefretle karşılanıyor. Hakaretler, küfürler. İhanet ve hain kavramları havalarda uçuşuyor.
İşte ben buna şaşırıyorum.
Statükonun bu paranoyak saldırısı korkutuyor beni.
Oysa bir siyasi partinin zaten görevidir bunu yapmak.
O ülke ya da toplum için en iyi projeyi sunabilmek.
En iyi düşünceyi ya da ortak aklı üretebilmek. Bir tartışmayı açabilmek.
Yenilikçi, değiştirici, gelişmeye yönelik olarak dönüştürücü olmaktır siyasi partilerin görevi.
Demokrasinin kalemtıraşıdır, silgisidir siyasi partiler.
Ve çoğu zaman devrimci olmak zorundadırlar. Toplumun önünde, hatta bazen biraz ötesinde fikirler üretmektir, tartışmalar yaratmaktır işleri.
Yıllarca aynı şeyi söyleyen, aynı sesin, aynı şablonun partisi geleceğe doğru ne verebilir?
Kanunlar değişiyorsa, anayasalar yenileniyorsa, siyasal ve sosyal hayatımıza yönelik farklı öneriler neden yapılamasın?
İnanılmaz bir hızla değişen dünyanın bu gidişine başka türlü nasıl ayak uydurabiliriz?
İçinde sürekli olarak aynı görüntülerin yer aldığı siyah beyaz bir televizyon gibi kalmaktan başka nedir ki bu?
İşte “yeni anayasa” dedik.
12 Eylül Anayasası’ndan kurtulmak gerektiğini söyledik.
Ama birçok siyasi parti henüz bir öneride bile bulunmadı.
Benim bildiğim, yine BDP’nin önerisi geldi.
BDP’nin birçok uygulamasını onaylamam.
Yeterince sivil cesaret gösteremediğini, PKK’ya karşı direnemediğini yazarım.
Bu ayrı...
Ama bir siyasi partinin demokrasi zemininde öneride bulunmasını “ihanet”, devrimci projeler sunmasını da “hainlik” olarak yorumlayanları da anlamam.
Türkiye demokrasisi ne çektiyse bu “fikri zombilik”ten çekmiştir.
Statükonun “vurun kahpeye” kolaycılığından çekmiştir.
O “fikri zombi”lerin linç girişimleri yüzünden özgürlükleri kaybetmiştir.
Niye bağırıyorsun arkadaş...
Senin de bir fikrin varsa çık söyle. Şiddete, cebire sapmadan hangi aklı üreteceksen üret.
O “fikri mezarlıklar”da statükonun zombisi olacağına, mesela bu paslanmış hayata karşı, bir özgürlük ve devrim maddesi de sen öner...
Paylaş