Paylaş
Burhan Kuzu gibi siyasetçiler hep bu raporları aldığı gibi ‘Aha da attım’ diyerek çöp bidonlarına salıverdiler. Bir zahmet, kafa patlatıp okuma zahmetine katlanmadılar.
Üstelikte, ‘demokratik adımları atıyorsak, biz bunu kendi vatandaşımız için yapıyoruz, Avrupa istediği için değil’ gibi bir argümanın arkasına sığınarak...
AB Komisyonu’nun 10 Ekim’de yayımladığı ‘ilerleme raporu’na bir göz atsak, sonra da geçen senekine, evvelki senekine ve de onları bırakıp, insan hakları örgütlerinin raporlarına bir baksak...
Ne göreceğiz biliyor musunuz? ‘Kendi insanına eziyet etme...’ diyen cümleler...
Ama zihniyet, ‘Beni AB’ye üye yapacak mısın, yapmayacak mısın?” diye sorup, eğer olumlu cevap gelmezse, ‘O zaman halkıma işkenceye devam ederim’ şeklinde...
Çünkü çöpe atılan raporlarda, ‘Halkına işkence yapma...” deniliyor.
Raporlarda, sadece geçen yıl Türkiye’de 20 bin ailenin, 16 yaşından küçük kızlarını evlendirebilmek için mahkemelerde dava açtığı, her 3 evlilikten birinin ”çocuk evliliği” olduğu söyleniyor.
Rapor çöpe gidince sorun çözülmüyor.
2 bin 800 öğrencinin ‘düşünceleri’ nedeniyle hapislerde yattığı söyleniyor.
Rapor, mahkeme salonlarındaki fiziki koşullar ve düzenlemelerin iddia ve savunma makamının eşitliği ilkesini güvence altına alındığını yansıtmadığını, savcı ve hâkimlerin ulusal yasalar ile çelişen durumlarda uluslararası insan hakları anlaşmalarını dikkate almadıklarını, hüküm vermeden kendi insanlarını tutukladıklarını söylüyor.
Savunma makamlarının, müvekkillerinin dosyalarına erişmelerine engel olunduğunu belirtiyor.
İşkence ve kötü muameleden ya da ölümcül silah ateşlemeden suçlu bulunan güvenlik gücü mensuplarının ‘cezasız’ kaldıkları saptamasında bulunuyor.
İşkence gören, eziyet çeken kim? Türkiye’den yaşayanlar...
“Aha da çöpe attım !” diyen kim ? Türkiye’deki siyasetçiler ya da bu zihniyeti taşıyanlar...
Rapor ne diyor?: “Gazeteci, basın çalışanı ve dağıtımcıların tutuklanması yönünde artan eğilim kaygıları artırmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne ifade özgürlüğünün ihlalleriyle ilgili çok sayıda başvuru olmuştur”...
Gazeteciler kim, Türkiye’dekiler... AİHM’de çare arayan kim?
Yine bizim insanımız...
Bazı Alevilerin devlet memurluğuna girişte ayrımcılıkla karşılaştıkları,
Gayrimüslim toplulukların ibadet yeri için yapmış oldukları başvuruların değerlendirilmesinde ayrımcılık, idari belirsizlik ve bir takım engellerin yaşandığı söyleniyor.
Kadına şiddetin artarak devam ettiği, töre cinayetlerinin önlenemediği yazılıyor.
Bu duruma maruz kalan kim, ‘bizim’ insanımız...
Bu tespiti yapan raporu çöpe atan kim?
Bunları görmek istemeyen, kendi insanımıza yapılan eziyeti ‘Avrupalıdan’ duymak istemeyen siyasetçilerimiz...
“Aha da attım’ diyor...
Diyor da aslında, gerçeklerle yüzleşmek istemiyor...
Belki de bu gerçekleri Avrupalının söylemesi ağrına gidiyor...
Ve ‘Aha da attım’ diyor...
Paylaş