Paylaş
Dün mesaimin önemli bir bölümünü bu raporu okuyarak ve önceki yıllarda açıklanmış olan raporlarla karşılaştırarak geçirdim.
Bu yılki raporda hemen dikkatimi çeken bir nokta, öncekilere kıyasla, getirilen eleştirilerin hem metinde kapladığı yüzölçümü ve çeşitlilik itibarıyla artmış, hem de kullanılan dilin ton olarak biraz daha sertleşmiş olmasıdır.
Bu arada, hükümetin sahip olduğu siyasi gücü kullanma tarzı ile ilgili bazı eleştirilere de yer verildiğini görmek benim için bir başka yeni unsur oldu.
Bununla neyi kastediyorum? Hükümetin TBMM’den önemli yasaları geçirirken, “öncesinde yeterli derecede hazırlık ve istişare yapmadığı” gibi bir saptamaya yer verilmiş olması bile başlı başına manidardır.
AB, bu eleştiriyi dile getirirken, spesifik olarak eğitim reformu yasası, sezaryen doğumlarını sınırlayan yasa ve MİT görevlilerine cezai bağışıklık getiren düzenlemeye atıf yapıyor.
REFORM YASALARINIZ AB STANDARTLARINDA DEĞİL
Kuşkusuz, parlamento çalışmaları faslında olumlu bir dizi gelişmenin de altını çiziyor komisyonun raporu, örneğin TBMM’deki Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun çalışmasından övgü ifadeleriyle söz ediyor.
Ayrıca, pek çok önemli yasanın Meclis’te kabul edildiğini hatırlatıyor, İnsan Hakları Kurumu’nun kurulmasına ilişkin yasa, ombudsman yasası, kadının şiddetten korunmasına ilişkin yasa gibi... Hemen ardından, “Böyle olmasına rağmen, bu düzenlemelerin hiçbiri AB mevzuatı ya da Avrupa standartlarını tümüyle yansıtan bir şekilde hazırlanmamıştır” deniliyor.
Bir başka anlatımla, Türkiye’nin çıkardığı reform yasalarının AB ölçütlerini karşılamanın gerisinde kaldığını belirtiyor ilerleme raporu.
AB’nin parlamentoyu yeteri kadar işlevsel bulmaması da bir başka önemli saptamadır. Rapora göre, “önemli siyaset konularının ele alınmasında parlamentonun rolü hâlâ sınırlı kalmaktadır”. Burada ilginç olan nokta, “parlamentonun yürütme üzerindeki gözetim rolünün kuvvetlendirilmesi gereğine” vurgu yapılmasıdır. Bu beklenti geçen yıl da ifade edilmişti. AB, ayrıca Türkiye’de siyasete hâkim olan çatışma kültüründen de rahatsız. “Anayasa çalışmaları istisna tutulursa” rapor, “siyasi hayatın sınırlı bir diyalog ve sürekli gerilim özellikleri üzerinden tanımlanabileceğini” belirtiyor. Buna benzer ifadeler daha önce de kullanılmıştı.
HÜKÜMETİN ELEŞTİRİLERE TEPKİSİ HİDDETLİ
AB’nin dikkat çekici bir başka tutumu, hükümetin bazı hassas konulardaki “siyasi sorumluluğuna” dolaylı bir dille değinmesidir. Örneğin Uludere’de 35 vatandaşımızın hayatını kaybettiği hava bombardımanı ile ilgili “siyasi sorumluluk tartışmasının olmaması” bir eksiklik olarak kayda geçiriliyor raporda.
Daha açık bir Türkçeyle, bu konuda hükümete yüklenen siyasilere, aydınlara, gazetecilere sıkı bir selam çakıyor Avrupa Birliği.
Belgenin düşündürücü bir diğer yönü, hükümetin eleştirilere karşı sergilediği tepkisel tutumdan dolayı rahatsızlık hissettirilmiş olmasıdır. “Medya ve sivil toplum tarafından seslendirilen eleştirilere hükümet üyeleri hiddetle (virulently) tepki veriyorlar, bazı durumlarda dava açıyorlar” deniliyor. Bu ifadelerle bir hoşgörüsüzlük eleştirisinin formüle edildiğini söyleyebiliriz.
ARTI PUAN, SÜRPRİZ BİR KURUMA GİTTİ
Aslında raporda yer alan eleştiriler tek bir yazının içine sığmayacak kadar çok. Kamuda kadrolaşmadan tutun da denetleyici kurumlarda bakanların yetkilerinin artırılmasına, kamudaki teftiş sisteminin etkin olmamasından Deniz Feneri davasında savcıların görevden alınmasına, yolsuzlukla mücadelenin sınırlı kalmasından,
Kürt ve Alevi açılımlarının gerisinin gelmemesine ve KCK tutuklamalarına kadar pek çok saptama var AB’nin raporunda.
Çok ilginç bir nokta, Genelkurmay’ın “iç politikaya müdahale” faslında bir AB raporunda ilk kez iyi not almasıdır. Geçmişte -geçen yılki dahil- bütün raporlarda
Genelkurmay yetkisini aşarak görev alanı dışındaki konularda görüş belirttiği için eleştirilirken, ilk kez bu konuda farklı bir değerlendirme yer alıyor. Raporda, “Genelkurmay, siyasi konular üzerinde doğrudan ya da dolaylı bir şekilde baskı yapmaktan kaçınmıştır” deniliyor.
Yarın da insan hakları alanındaki üzücü karneye bir göz atalım.
Paylaş