Suriye politikasına yeni ayar

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül’ün geçen hafta TBMM’nin yeni yasama yılını açış konuşmasında dikkat çeken unsurlardan biri, Suriye’deki duruma ilişkin görüşlerini anlatırken, bu ülkedeki olayları bir “içsavaş” olarak nitelemesiydi.

Haberin Devamı

Bu niteleme, Suriye’deki olayların 2011 başında patlak vermesinden sonra Türk yetkililerin açıklamalarına hâkim olan içeriğe bakıldığında yeni bir durum yaratıyor.

Uzunca bir süre Suriye’deki olayları halkın çoğunluğunun demokrasi ve değişim talebinin rejim tarafından kanlı bir şekilde bastırılması olarak gören Ankara, bugün en azından Cumhurbaşkanı’nın ağzından “içsavaş” diyerek kısmen daha dengeli bir çizgiye doğru hareket ediyor. 

SESSİZ GERİ ADIMLAR  

TBMM’den geçen hafta çıkarılan tezkere, Türkiye’nin askeri seçeneğe hazırlandığı gibi yorumlara kaynaklık etse bile, hükümetin Suriye politikasında bir süredir gözlenen bazı kıpırdanmalar, bunun tam aksi yönünde bir gidişe işaret ediyor. Bu gidiş, Milliyet’in tecrübeli dış politika yorumcusu Semih İdiz’in dünkü köşesinde vurguladığı gibi aslında “sessiz geri adımlar” şeklinde özetlenebilir.

Bu adımlar Ankara’nın bir dizi faktörün zorlamasıyla yaptığı yeni bir değerlendirmenin sonucudur. Bunun temel nedenlerinden biri, Türkiye’nin Suriye karşısındaki sertlik yanlısı politikasına beklediği uluslararası desteği sağlayamamış olmasıdır.

Bir diğer neden, bütün kamuoyu yoklamalarının, toplumun çoğunluğunun hükümetin Suriye politikalarına destek vermediğini net bir şekilde ortaya koymuş olmasıdır. PKK teröründeki sıçramanın hükümetin Suriye politikasının “geri dönüşü” olarak değerlendirilmesi, desteğin düşüşündeki belirleyici faktörlerden biridir. Beklendiğinin aksine Esad rejiminin hemen çökmemesi ve Suriye’deki çatışmaların çok uzun zamana yayılabilecek bir içsavaşa dönüşmekte oluşu da Ankara’nın vites düşürmesine yol açıyor.

Ankara’nın eskiye kıyasla daha ihtiyatlı bir tutuma yöneldiğine ilişkin pek çok göstergeden söz edilebilir. Bunların başında, -aksi iddia edilse bile- hükümetin üst kademelerinin Suriye karşısında kullandıkları çatışmacı dilin şiddet derecesinin ve sıklığının “bir nebze” azalması geliyor.

Haberin Devamı

MÜLTECİLERE DAHA SIKI DENETİM

Bir diğer işaret, Suriye’den gelen mültecilerin durumunun Türk makamlarınca ciddi bir şekilde disiplin altına alınmaya başlanmış olmasıdır. Sınırdan geçiş yapan mültecilerin kayıtlarının daha sıkı bir şekilde tutulmaya başlanması, özellikle Hatay’a pasaportlarıyla giriş yapan Suriyelilerin bir bölümüne sessizce başka kentlere gitmelerinin telkin edilmesi gibi uygulamalar yine bu çerçevede sayılabilir.

Mülteci girişleri devam etmekle birlikte, Ceylanpınar’ın hemen karşısında 7-8 bin kişilik bir grup kapasite yetersizliği gerekçesiyle sınırın hemen dışında tutuluyor, girişlerine izin verilmiyor.

Özgür Suriye Ordusu’na sağlanan geçiş kolaylıklarında da daha kontrollü bir düzenin yerleşmekte olduğu anlaşılıyor. El Kaide sempatizanı grupların Özgür Suriye Ordusu’nun vitrininde giderek daha çok ön plana çıkmaya başlamasının Ankara’yı daha denetimli davranmaya itmesi sağduyunun gereğidir.

Haberin Devamı

FARUK EL ŞARA SEÇENEĞİ

Bu arada Akçakale’deki son büyük patlamanın öncesinde bir süredir civara zaman zaman top ya da havan mermileri düştüğünde Türk tarafınca çok kontrollü bir karşılık veriliyor, olaylar  kamuoyuna yansıtılmadan sessizce geçiştiriliyordu. Salt bu durum bile aslında Suriye ile sıcak bir krizden kaçınma çabasını gösteriyordu.

Ankara cephesindeki en önemli değişiklik belirtisi, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Suriye’de Beşar Esad’ın yerine, geçiş dönemi için yardımcısı Faruk El Şara’yı önermiş olmasıdır.  Ankara’nın krizden çıkış için, Baas rejiminin içinden gelen bir aktörü çare olarak görme noktasına gelmesi de önemli bir “esneme” olarak görülmelidir.

Gelgelelim Ankara’nın Şara’nın ismini bu şekilde açıkça telaffuz etmesinin, bu seçeneğin başarı şansını -varsa bile- olumsuz yönde etkilemesi ihtimali yabana atılmamalıdır.

 

Yazarın Tüm Yazıları