Paylaş
- Haftada bir anket yaptırırlar.
- Birçok çetrefilli sorunu anketlerle çözerler.
- Politikalarını anketlere göre gevşetirler ya da sıkılaştırırlar.
Doğrudan kendilerine bağlı araştırma şirketleri olduğu gibi kendilerine bağlı olmayan şirketlerle de çalışırlar.
Mesela “ANAR” adlı şirket, AK Parti’nin resmi araştırma şirketi gibi çalışır.
* * *
Metropoll Araştırma Merkezi de AK Parti ile iyi ilişkileri olan bir şirketti.
Başındaki isim Prof. Özer Sencar, eskiden ANAR’da görev yapıyordu.
Ancak Metropoll’ün “Türkiye Siyasal Durum Araştırması–Eylül 2012” anketi, AK Parti’ye yakın araştırma şirketlerinin “barış içinde bir arada yaşama çabasına” büyük bir darbe vurdu.
Daha doğrusu...
O anket, Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül arasındaki “anketler savaşı”nı gün yüzüne çıkardı.
* * *
Olay şöyle gelişti:
Metropoll, son yaptığı araştırmada “2014’te halkoyuyla seçilecek Cumhurbaşkanlığı makamında kimi görmek istersiniz?” sorusuna yer verdi.
Soruya verilen yanıtları ise şöyle açıkladı:
- Tayyip Erdoğan: Yüzde 23...
- Abdullah Gül: Yüzde 51...
Başbakan Erdoğan, bu sonuca fena içerledi...
Şöyle dedi:
“Bazıları Abdullah Bey’le aramızda parazit oluşturmak istiyorlar”.
Bu açıklamayla birlikte...
Metropoll töhmet altında kaldı.
* * *
Size bir sır vereyim:
Bundan böyle Metropoll’ün yapacağı anketler ile ANAR’ın yapacağı anketleri yakından takip edin...
Çünkü...
Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül arasındaki sessiz ve derinden giden, gün yüzüne çıkma ihtimali az olan çekişme, bu iki şirketin anketleri üzerinden yürüyecek.
Tezkere geri vitesi
ÖNCE...
-“Tezkere çıktı diye savaşa girecek değiliz” dediler.
-“Tezkere’nin amacı caydırıcılık” dediler.
- “Tezkere çıksa da savaş olmayacak” bile dediler.
* * *
Sonra uyarıldılar...
Dendi ki:
“Tezkere’yi caydırıcılık için çıkardığını dünya âleme davul-zurnayla ilan ederseniz, cayması gereken cayar mı?”
* * *
Artık şöyle diyorlar:
- “Gerekirse savaşırız.”
- “Tezkere kullanılmayacak diye bir şey yok.”
- “Tezkere süs için çıkarılmamıştır.”
Unutulan adam: Hanefi Avcı
NE milletvekili yapıldı ne de adına toplantılar düzenlendi.
Ne arkadaşları var eylem yapacak ne de internette bir sitesi falan...
İçeridekilerin en sahipsizi, en garibanı Hanefi Avcı...
* * *
Devrimci Karargâh Örgütü’ne yönetici olmakla suçlananlar serbest kalırken, örgüte yardım ve yataklıktan suçlanan Hanefi Avcı içeride...
Kimsenin gıkı çıkmıyor.
Hakkındaki suçlamaların hepsi doğru olsa bile içeride kaldığı süre istenilen cezayı karşılıyor.
Kimse “ne iş?” demiyor.
Birlikte yargılandığı kişiler bile kendisiyle yan yana gelmek istemiyor.
Kimse “ne tuhaf şey” demiyor.
Adam eriyor, hayata küsüyor...
Kimse görmüyor.
* * *
O Hanefi Avcı ki...
Herkesin asker korkusuyla susup pıstığı bir dönemde Susurluk’taki asker parmağını yiğitçe ortaya koymuştu.
O Hanefi Avcı ki...
28 Şubat’ta darbe planlarını ortaya çıkarmış, bu nedenle askeri mahkemelerde yargılanmıştı.
Ne oluyor yahu?
Muhafazakâr olmak, vefasız olmanın diğer adı oldu da haberimiz mi yok?
Kadersiz parti: MHP
MHP ne kadar hazin bir durumda...
* * *
12 Eylül’den sonra... Partinin kadroları hapisteydi...
Fakat fikirleri iktidardaydı.
* * *
Bugün...
Parti eriyor ya da yerinde sayıyor...
Fakat fikirlerini kullanan iktidar partisi yükseldikçe yükseliyor.
* * *
MHP’nin makûs talihi de bu olsa gerek.
Yine de Alex ille de Alex
HİÇ kimse Fenerbahçe Başkanı’na...
“Alex’i gönderirsen takım gol atamaz, maç kazanamaz, başarısızlık kaçınılmaz olur” demedi.
* * *
Fenerbahçe Başkanı’na söylenilen şuydu:
“Vefa denilen olgunun tadını tatmış, o olgu sebebiyle hapislerden kurtulmuş biri olarak, takımına bunca emeği geçmiş futbolcuya karşı nadanlık ve sekterlik yapma. Göndereceksen bile doğru dürüst gönder”.
* * *
Sonuç: Hiçbir başarı ve zafer, vefasızlığın lekesini silip atamaz.
Doğru mu Samet?
Şaka gibi
ALTIN Portakal’ın durumuna bakalım:
- Jüri Başkanı: Hülya Avşar...
- Konuk sanatçı: Ömür Gedik...
- Sunucu: İclal Aydın...
- Komedyen: Cem Özer...
* * *
Enis Batur’un bir kitabının adı şöyleydi:
“Amerika büyük bir şaka, sevgili Frank, ama ona ne kadar gülebiliriz?”
Ben de şöyle diyorum:
“Altın Portakal küçük bir şaka, sevgili Enis Batur, ama ona ne kadar gülebiliriz?”
Kısa vadeli planlarım
- Adnan Hoca’dan dans dersleri almak...
- Diyarbakır’a gidip “Dağda ölen için de ağlamıyorsanız insan değilsiniz” diyen Emniyet Müdürü’ne “ağzına sağlık” demek.
- Kaydedilen sekiz Türk dizisini toplam 35 dakikada izlemek.
- “Yazdık Bir Şeyler” isimli bir kitap çıkarmak.
- Karaköy’de bir cevelan...
- Samet’le tanışma...
- Bir DOT oyunu izlemek...
- Makarna yapmayı öğrenmek...
- Bir dizi setinde inceleme–araştırma gezisi yapmak.
- James Bond filmine gitmek için kalabalık bir grup oluşturmak...
Paylaş