Paylaş
Öyleyse, artık Muharrem İnce’nin deyişiyle Cihan Savaşı çıkarabiliriz.
Nerden başlasak?
Bence Japonya’nın fethinden başlayalım. Sonra Çin, Hindistan falan. Sıra sıra gelelim.
Yeni bir Muhteşem Yüzyıl.
***
Fakat heyhat.
Öbür taraf da diyor ki:
-?Bu Savaş Tezkeresi değil, sadece bir Caydırıcılık Belgesi.
Nedir anlamı?
Yâni kimseye silah çekeceğim falan yok, sizi biraz korkutmak istedim, hepsi bu.
Hay Allah.
Ben de sahi zannetmiştim.
Meğer Harp Oyunu’ymuş.
***
Tam o sırada, Özal kalktı yattığı yerden.
Bir İstanbul Turu attı... Etrafa şööyle bir baktı. Sonra gidip tekrar yattı.
Tonton Amca... 1 koyup 3 almayı bize o öğretmişti.
.........
Şaka bir yana, en kritik 72 saati atlatmışa benziyoruz.
Misillemeyi de yaptık.
Ortalık biraz yatıştı.
Ama teyakkuz hali devam ediyor.
***
Şimdi bütün iş, hayatlarını garantiye aldığımız sığınmacılar kadar, Akçakale’li yurttaşlarımızın da hayatlarını garantiye almak...
Fakat ne aksilik...
Suriyeli direnişçilerle Esad’ın askerleri, tam da sınırda çarpışıyorlar. Direnişçilere desek ki birkaç kilometre öteye gidin, orda çarpışın. Gitmezler... Çünkü giderlerse, aldıkları kaleleri kaybederler.
Demek ki o noktanın mutlak hakimi belli olana kadar, yan bahçeden bizim bahçeye her an bir yabancı madde düşebilir.
Akçakale’yi boşaltsak, bu def’a da hepimizde bir telaş başlayabilir.
***
Peki, ne yapmalı?
Bilemem.
Onu en iyi bizim asker bilir. Elbette ki çeşitli alternatifler üretecektir.
Ama BM, NATO falan hikaye... Onlar daima kâr’a ortak, zarara değil...
Hani bizde bir laf vardır: İşi komisyona havale etmek...
İşte o komisyonun evrensel olanına NATO denir, BM denir, bazen de AB denir. İşi onlara havale edin, gerisine karışmayın.
Paylaş