Paylaş
Önümüzdeki dönemde Erdoğan’ın nasıl bir yol haritası izleyeceğini görebilmek için bu açıklamalarını büyüteç altına yatırmamız gerekiyor.
OLMAZSA YOLUMUZA DEVAM EDERİZ
Erdoğan’ın birinci açıklaması, partisinin geçen pazar günü yapılan dördüncü büyük kongresinde geldi. Başbakan, TBMM’de grubu bulunan dört partinin de eşit sayıda milletvekili ile temsil edildiği Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun çalışmalarına atıf yaparak şöyle dedi:
“Yıl sonuna kadar bu işi yapalım. Şimdi oyalama yapılırsa, engelleme yapılırsa ne olacak? Ben diyorum ki, hangi parti bizimle burada bu işi halletmeye varsa biz onlarla da olsa yeni bir anayasayı oturur, konuşur, azami müşterekleri belirlemek suretiyle gerçekleştiririz ama asla masadan kaçan, çekilen olmayacağız.”
Erdoğan, geçen salı günü partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada ise aynı konuda şunları söyledi: “TBMM’de bu çalışmayı masadan kalkmadan sonuna kadar yürütme kararlılığındayız. Süre belli artık bu yıl sonuna kadar bu iş oldu oldu, olmadı ‘Artık bizi daha fazla meşgul etmesin’ diyeceğiz ve yolumuza devam edeceğiz... O masada tek başımıza kalsak dahi elimizden gelen gayreti göstereceğiz...”
Başbakan’ın bu sözleri, Erdoğan’ın Anayasa Komisyonu’nun çalışmalarının uzayıp gitmesine, bu çerçevede yerel seçimlerin yapılacağı 2013’ün ikinci yarısına sarkmasına izin vermeyeceğini, muhtemelen ocak ya da şubat ayında bu işe noktayı koyacağını gösteriyor.
Önümüzdeki seçenekler şöyle beliriyor:
Birincisi, TBMM’de 4 parti arasında bir büyük uzlaşı olmasıdır ki, hiç kimse buna ihtimal vermiyor.
İkincisi, Erdoğan’ın bu durumda anayasayı değiştirebilmek için komisyona katılan partilerden biriyle ikili bir işbirliğine yönelmesidir. Teorik olarak bu partiler, oy gücü itibarıyla TBMM’de 133 milletvekili bulunan CHP, 50 milletvekili olan MHP ve
30 milletvekili ile BDP’dir.
Mevcut Anayasa’da referandum gerekmeden anayasayı değiştirebilme eşiği 367 milletvekilidir. 330-367 aralığı ise değişiklik için halkoylamasını zorunlu kılıyor, 2010’daki referandumda olduğu gibi. Bu durumda TBMM’de 325 oyu bulunan AK Parti, CHP ya da MHP’den biri ile uzlaşırsa, referandum zorunluluk olmaktan çıkacaktır.
Üçüncü seçenek, Erdoğan’ın “tek başına gayret gösterme” ifadesinin de çağrıştırdığı üzere anayasa değişikliğini tek başına referanduma götürme olasılığıdır. Ancak Erdoğan’ın 330’u bulabilmesi için sevimsiz bir yönteme başvurarak, diğer partilerden 5-6 milletvekilini transfer etmesi ya da desteğini kazanabilmesi gerekiyor. Ayrıca, TBMM’deki gizli oylamada partisinin fire vermemesi de şarttır.
Ve dördüncüsü, bu üç seçeneğin de gerçekleşmemesi durumunda Erdoğan’ın mevcut Anayasa ile Çankaya Köşkü’ne çıkmasıdır. Bu durumda Köşk’teki yetkileri sınırlı kalacaktır.
Ocak ayına geldiğinde, Başbakan’ın karşısına çıkacak kavşak noktası bu dört ayrı yola açılacaktır ve kendisi direksiyonunu bunlardan birine doğru kırmak ve artık geriye bakmadan o güzergâhta siyasi yolculuğuna devam etmek durumuna girecektir. AK Parti Lideri, 2013’teki yerel seçimi, 2014’teki cumhurbaşkanlığı seçimini ve 2015’teki genel seçimi bu güzergâhın koordinatları üzerinde aşmak durumundadır.
İKTİDARININ SINIRLARINA KARAR VERECEK
Burada kullanacağı tercih, yeni anayasada cumhurbaşkanlığı makamının yetkileri ile ilgili düzenlemeleri de içermesi bakımından Erdoğan’ın siyasi geleceğini, Çankaya Köşkü’ne çıktığında iktidarının karasularının genişliğini de kritik bir şekilde ilgilendiriyor.
Bu tercih, kendi siyasi hedeflerinin yanı sıra özellikle ülkenin en hayati meselesi olan Kürt sorununun, dolayısıyla toplumsal barışın nasıl şekilleneceğini de belirleyecek.
Şöyle ki, anayasa değişikliğini MHP ile yaparsa, bu takdirde Kürtlerin yeni anayasaya geçirilmesini istediği kimlik talepleri konusunda katı davranmak durumunda kalacaktır Başbakan. CHP ile uzlaşı ise kendisine daha geniş bir hareket serbestisi tanıyacaktır. Ve mevcut anayasa ile yoluna devam etmesi halinde siyasi gücünü anayasanın metninden çok, sandıktan çıkaracağı oy yüzdesinin büyüklüğünden almaya çalışacaktır. Bu takdirde son referandumda olduğu gibi gözlerini yeniden milliyetçi oylara dikecektir. Ancak bu yönelişin Kürt sorununda getireceği bir maliyet olabilir.
Evet, Erdoğan’ın kendi geleceğiyle ilgili en zor kararında geriye doğru sayış başladı.
Paylaş