Paylaş
O sabah daha gözünü açtığı an başladı itiraz etmeye. Bakıcısına “Sen git, beni annem uyandırsın” dedi. Giyinmek istemedi, en az yarım saat çıplak dolaştı, kahvaltı etmedi, oyun oynamadı, çizgi film izlemedi. Ve bütün bu itirazlarını ağlayarak dile getirdi. Kabul edersiniz ki çileden çıktım. “Susana kadar o odadan çıkmayacaksın” dedim. Daha fazla ağladı.
10 dakika sonra sustu. “Anne tamam ağlamıyorum, yüzümü sil” dedi. Elimde peçeteyle yüzüne doğru yöneliyordum ki tekrar ağlamaya başladı. Neden? Çünkü kuru peçeteyle değil ıslak mendille silmemi istiyormuş. Allah sizi inandırsın evden kaçtım. Bildiğiniz gecelik ve terlikle vurdum kapıyı çıktım. Apartmanda bir üst katın merdivenlerine oturdum.
AĞLAMAK GÜZELDİR
Beş dakika sonra ağlaması kesildi, üç dakikada acele acele giyindi ve o da apartmana çıktı. Bana “Anneciğim sen neden gittin?” dedi. “Ağlaman beni çok üzüyor, ağladığın sürece yanında olmayacağım ve seninle oynamayacağım” dedim. Ve halt ettim. Tekrar ağlamaya başladı. Hem ağlıyor hem de bana büyük bir olgunlukla “Anneciğim istersen kucağına oturayım, biraz konuşalım” diyor... O an benim yapmam gerekeni 3 yaşındaki oğlumun yapmasından nasıl utandığımı anlatamam.
Biraz konuştuk. Bana ağlayarak hiçbir şey yaptıramayacağını vurgulamaya çalıştım. Küçük bir kriz de evden çıkarken yaşadık. Çünkü benim okula götürmem konusunda ısrarcıydı. Röportaja yetişmem gerekiyordu. Çok istememe rağmen bugün bırakmama imkan yoktu. Hem zaten yine ağlayarak istediğini yaptırmaya çalışıyordu. Gözleri yaşlı çıktı evden, balkondan arkasından bakakaldım.
İçeriye salona girdiğim an ne oldu dersiniz? Hüngür hüngür ağlamaya başladım. Rüzgar’a hatalı davrandığımı seziyordum. Hemen Klinik Psikolog Pınar Mermer’i aradım. Yarım saatlik konuşmamızın özeti: “Rüzgar ısrarla ağlıyorsa size bir şeyler anlatmak istiyordur. Yapmanız gereken şey ağladığı anlarda yanında olmak ve ağlamanın altındaki metaforları çözmeye çalışmak. Bakın siz şu an ağlıyorsunuz. Demek ki anneniz babanız ağlamanızı bastırmamış, duygularınızı ifade etmenize olanak tanımış. Siz de oğlunuza aynısını yapın. Ağlamak güzeldir.”
Telefon konuşmasından hemen sonra günümü Rüzgar’a göre programladım. Okula gittim. Bahçede oynuyordu. Beni gördüğü an koşarak kucağıma atladı. Akşama kadar birlikte çok güzel vakit geçirdik.
Kıssadan hisse her anne hata yapar, önemli olan hatanın farkına çabuk varmak ve hemen onarmak!
BABANIN HAKKI BABAYA
Geçen hafta yazdığım “Az insan, çok insan meselesi” yazısında yanlış anlaşılmaya açık bir husus vardı. O da Rüzgar’ın “Anne beni bugün okuldan kim alacak?” sorusu. Zannetmeyin ki çocuk mağdur, kimin alıp bıraktığı hep belirsiz. İş için İstanbul dışında olmadığı zamanlarda Rüzgar’ı her sabah babası bırakıyor, her öğleden sonra da babası alıyor. İş programı da hayat programı da bu saatlere göre ayarlı. Tahtalara vuruyorum ve Rüzgar’ın babasının hakkını teslim ediyorum.
Paylaş