Paylaş
İnsan sormadan edemiyor:
- Esad bu kadar aptalca bir şeyi neden yapsın?
Ya da:
- Zaten içeride başı beladayken, kendi halkıyla çatışırken bir de Türkiye gibi bir ülkeyle neden savaşın eşiğine gelsin?
Bu sorular bir başka şüpheyi tetikliyor:
- Acaba o top ateşi Esad’ın kontrolü dışında Türkiye’yi bu çatışmanın içine çekmek için bir tuzak olabilir mi?
Ama görünen odur ki, her durumda Türkiye, sınırlarını güvenli bir hale getirmek için gerekli bütün önlemleri alacaktır.
Tampon bölge böyle bir hazırlık olarak görülüyor.
Sarp dağların ötesinde düz alanda bir güvenli alan...
Bunun için NATO kapsamında bir girişim de olabilir.
Peki dünya Türkiye’nin böyle bir meşru savunma hattı kurmasına karşı çıkar mı?
Rusya şimdiden ters rüzgârlar gönderiyor.
Ve böylece geliyoruz yine aynı acılı soruya:
Dünyanın adalet terazisi BM’de tam olarak hissediliyor mu?
Yani, daimi güvenlik konseyinde bir tek Müslüman ülke yok...
ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa...
Almanya,Japonya girmek istiyor, ama olmuyor.
5 üyeden birisi veto etti mi, hiçbir karar çıkmıyor.
İşte Suriye...
Rusya Akdeniz’de kullandığı Suriye limanı için çözümü kilitliyor.
Bütün bir petrol coğrafyasında, Müslüman topraklarında kan akıyor, Filistin’de açlıktan kemikleri kuruyan çocuklar var...
Ama BM yaptırımları yok.
Peki şimdi ne olacak?
Türkiye meşru müdafaa ya da güvenlik alanı oluşturursa bunu tamamıyla kendi inisiyatifiyle yapacak.
Bir İsrail örneği gibi.
Ama bunu yapmadan önce mutlaka o top ateşinin detayları da ortaya konmalı.
Artık çok iyi biliyoruz ki, petrol coğrafyası aynı zamanda bir gözyaşı coğrafyasıdır.
Yüzlerce yıldır dökülen kan gözyaşına karışıp akmaktadır.
Diktatörlükler, krallıklar, emirlikler petrolün kanlı takvimi üzerinde durmaktadır.
Suriye meselesine dönersek, kesinlikle duygusal bir tepkiyle değil, mantıkla hareket edilmeli.
Bu noktada muhalefetin de ateşleyici değil itidalli bir politika izlemesi gerekiyor.
Unutulmamalıdır ki; savaşları devletler ilan eder, halklar ölür...
Paylaş