Paylaş
Müteferrika dergisindeki (*) yazıyı okurken, gazetelere, kitaplara uygulanan sansürün kısa tarihçesini belleğimden geçirdim.
Yazının adı; Memâlik-i Osmaniye’de Sansürün Tarihi, Mehmet Atâ Bey yazmış, Ziver Öktem hazırlamış.
Daha çok Hammer Mütercimi diye bilinen yazar/çevirmen 1850’de Halep’te doğdu, 1919’da İstanbul’da öldü.
Basın tarihinden birkaç sayfa diye özetleyeceğimiz bu yazıda okumuş yazmışların basına gösterdiği ilgisizliği okurken güldüm, hâlâ olması gereken gazete okuru rakkamına ulaşamadığımız için, okurlarıma bu durumu ileteyim dedim.
Özetle şöyle yazmış:
Hükümet, ilerlemeye yardımı, uygarlığa katkısı olsun diye bu bilgi aracını hükümet memurlarının da okumasını istemiş. Kaleme her gün bir gazete satın alınmaya başlanmış. Ancak gazeteyi getiren kişi, kimseyi muhatap bulamayınca odanın ortasına bırakıp gidermiş. Daha sonra memurlardan biri kalkar eline bulaşmasın diye gazeteyi alır ve kapının dışına atarmış.
Sanırım şimdi durum böyle değil ama benim de geçmişte devlet dairelerinde açılmadan çöpe giden gazete tomarlarını görmüşlüğüm vardır.
“En çok birlik ve beraberliğe muhtaç olduğumuz şu günlerde” diye sansürün klâsik bir gerekçesi vardır. Elbette bu gerekçe yeni değil.
Girit meselesinin pek alevlendiği sırada bir Kararname-i Âli yayınlanmış, burada hükümete gazeteyi tatil ve kapatma yetkisi verilmiş.
Sansür imalarda da işe karışır.
Sansür tarihimizi bilmek, okumak gerekiyor; süreklilik sayılan konulardan biri. Bugüne göndermeler de yapabilirsiniz.
* * *
KİTAP okumayanlara ben ve çevremdeki insanlar şaşırır.
Birçok kişiye en son hangi kitabı okudunuz, diye sorduğunuzda, anımsayamadıklarını söylerler. Hele boş zamanlarımda kitap okurum, diyenler hiç kitap okumazlar.
Bu hafta içinde andığımız Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Müteferrika’da çıkan Kitap Korkusu yazısından bir bölümü okumanızı isterim:
“Kitaptan niçin korkarlar? Bunu bir türlü anlayamadım. Kitaptan korkmak, insan düşüncesinden korkmak, insanı kabul etmemektir. Kitaptan korkan adam, insanı mesuliyet hissinden mahrum ediyor demektir. ‘Bırak, senin yerine ben düşünüyorum!’ demekle, ‘Falan kitabı okuma!’ demek arasında hiçbir fark yoktur. İnsanoğlu her şeyden evvel mesuliyet hissidir ve bilhassa fikirlerinin mesuliyetidir. Ondan mahrum edilen insan, kendiliğinden bir paçavra haline düşer.”
* * *
KİTAPSEVERLERE bir hatırlatma.
Tepebaşı’nda, TRT’nin yanındaki Sahaf Festivali devam ediyor.
(*) Müteferrika, Kitabiyat Dergisi, Yaz 2012/1.
Paylaş