Şükrü Küçükşahin
Şükrü Küçükşahin
Şükrü KüçükşahinYazarın Tüm Yazıları

Her cümlesi Gül’e ait

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın kongre konuşması tüm hamasetine karşın ne kadar beklentilerin gerisinde kaldıysa, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün TBMM’yi açış konuşması da beklentilerin o kadar önünde kaldı.

Haberin Devamı

Gül’ün sözleri, Erdoğan’ın kongre konuşmasının hemen ertesi gününe denk düşmeseydi aynı etkiyi yapmayıp, “Gül’ün tespitleri” denip geçilebilirdi.
Ancak bir günlük fark, Erdoğan’ın gösterdiği Türkiye ile Gül’ün çizdiği Türkiye tablosu arasında neredeyse tam zıtlık oluşturunca yankılar çok farklılaştı.
Oysa şurası kesin, Gül’ün konuşması, kongreden en az 12 saat önce basılmıştı.
Gül’ün eleştirel bakışını ve nedenlerini bu bilginin ışığında irdelemek durumundayız; çünkü herkes, toplum önünde ilk kez bu kadar aykırı görüşler sarf eden bu ikilinin ilişkisinin geleceğini merak edip duruyor.

Ana neden AB’ye bakış

Gül’ün konuşması ardından görüştüğüm bazı AKP kurmaylarındaki havayı, “Eleştirel bakış içeren sözler daha çok politikalarımıza mesafeli bakan danışmanlardan (isim vererek) kaynaklanıyor” temelinde özetleyebilirim.
Bu varsayım da hiç doğru değildi; doğrusu, konuları bizzat Gül’ün seçtiği, ifade çerçevesini bizzat şekillendirdiği, danışmanlarına, “Bu çizgilerin dışına çıkmadan metinler hazırlayıp getirin” talimatı verdiğidir. 
Hazırlanan metinlerde küçük sapma gördüğü anda hemen müdahale etti, kendi el yazısı ile sözcük sözcük düzeltmeler yaptı.
Yani örneğin, Ahmet Sever, “Efendim, bazı gazeteciler cezaevinde, yazar çizerler görüşlerini açıklamaya korkar hale geldi” dediği için metin öyle yazılmadı; Gül, böyle bir sıkıntıyı gördüğü için o net ifadeleri kullandı.
Yine metindeki, (Kimi kast ettiğine hiç tereddüt göstermeyip altını özenle çizmeli) ‘Ekonomide talimatla sonuç alınmaz’ ifadesi Durmuş Yılmaz’ın değil; buna çok inandığı için Gül, Başbakan’ı uyarma gereği duymuş olmalı.

Haberin Devamı

Erdoğan ilk işaretini verdi

Aslında Gül’ün eleştirileri, rahatlıkla tek bir odağa, AB hedefine bağlanabilir.
Bu noktadaki eleştiriler de kesinlikle Zeynep Damla Gürel’e mal edilemez; çünkü, çok emek verdiğine inandığı AB konusuna Gül, hâlâ şöyle bakıyor:
“AB hedefi, Türkiye’nin demokratik ve ekonomik kalitesini yükseltti. Ekonomiye güven artınca para girişi yoğunlaştı. O nedenle son 10 yılda, AB ortalamasının yaklaşık 5 katı büyüme sağlandı. Bu büyüme ile ortalama ekonomik hedeflerde AB ülkelerinin en az yarısını yakaladı. AB ülkelerinde büyüme durmuşken biz aynı süratle devam edersek gelecek 10 yılda onların ekonomik gelişmişlik düzeyine ulaşırız. AB hedefleri yakalandıktan sonra Norveç mi oluruz, İngiltere mi oluruz ona biz karar veririz. Ama AB sürecinin ülkeye her alandaki katkısını hiçbir şekilde göz ardı edemeyiz.”
İyi güzel de peki, “Bu ikili arasındaki bu bakış farkının anlamı ne, nereye varacak” diye soranlara kendi izlenimimi şöyle özetleyebilirim:
“Gül’ün eleştirilerini, Erdoğan’ın tabiriyle ‘ru be ru’ yapmamış olması ihtimal dışı. Bu durumda, sözlerinin Başbakan üzerinde etki yaratmadığını düşünüp çareyi, hem ortak tabanlarına hem de kamuoyuna, ‘Sıkıntılı alanları görüyor, konumum ve misyonum gereği uyarılarımı çekinmeden yapıyorum’ mesajı vermekte aramış olamaz mı?”
Şimdi ise Gül’den, Erdoğan’a yeni ‘açık karşı çıkışlar’ beklemek yanlış olur.
Ancak sadece BDP’li vekillerin dokunulmazlığı ile sınırlı olsa da ortada, Erdoğan’ın, ‘Zaten ayrı düşünüyoruz’ diyerek daha ilk gün attığı bir ‘tavrım değişmez işaret fişeği’ var; bu fişek Gül için de yeni bir eşik sayılmalı.
O fişek, Gül’ün sorunlu bulduğu alanlarda ilerleme olmayacağının işareti gibi.
Bu durumun sürmesi alanda diken üreme olasılığını akıllara getirebilir de.

Yazarın Tüm Yazıları