Paylaş
Başbakan Erdoğan’ın söyledikleri arasında, kamu hizmetlerinin Kürtçe sunulması ve mahkemelerde Kürtçe savunma yapılmasının önündeki engellerin kaldırılması da vardı.
Başbakan Erdoğan’ın saatler süren konuşmasını veya parti tarafından açıklanan up uzun hedefler manzumesini böyle iki unsuru içinden çekip alıp değerlendirecek değilim.
Ama öte yandan, bu iki unsur, Ak Parti’nin kendince geleceğini belirlediği bu son kongresinin içeriğinin bence kritik bir noktasını oluşturuyor.
Şimdi, eğer Başbakan ve iktidarı bu iki unusuru, yani kamu hizmetlerinin Kürtçe de verilebilmesi ve mahkemelerde Kürtçe savunma yapılabilmesi konusunu gerçekleştirmek için harekete geçecek olursa bizi bekleyen siyasi polemiği tahmin etmek zor değil:
Bir kesim bu iki unsurla PKK’ya taviz verildiğini, bunların örgütün öteden beri dile getirdiği talepler olduğunu söyleyecek ve sonra da ekleyecek: ‘Kamu hizmetleri nasıl olur da Kürtçe verilebilir? Bu Kürtçeye resmi dil statüsü kazandırmaz mı? Bu statüyü daha sonra ne izleyecek: Federasyon mu, bölünme mi?’
Bir başka kesim de şunu diyecek: Bu atılan adımlar olumlu olmakla birlikte geç kalmış ve çok küçük adımlardır. Ana dilde eğitim de bu pakete eklenmelidir. Ardından da yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, demokrasinin yerelleşmesi, yerel yönetimlerin merkezi yönetimin vesayetinden kurtarılması gelmeli.
Ben de şimdiden soruyorum: Kamu hizmetini Kürtçe de vermek, mahkemede Kürtçe savunma yapılması için engelleri ortadan kaldırmak bir taviz midir, yoksa zaten olması gereken bazı temel hakların teslimi midir?
Eğer tavizse, neye karşılık verilecek tavizdir?
Yok değilse (ki bence taviz falan değil) ve bir hakkın teslimiyse, o hakkı bunca yıl neden inkar ettik? İnkar ettiğimizin farkına ilk ne zaman vardık?
* * *
Bu köşede ‘Kürt sorun bir eşit yurttaşlık sorunudur, Kürtler kendilerini yeterince eşit hissetmiyorlar’ diye yazdıkça okuyucudan soru yağıyor: ‘Neden eşit değillermiş, ben hangi hakka sahipsem onlar da ona sahip... Bize bir örnek gösterin.’
Buyrun size örnek: Siz ana dilinizle hizmet alıyorsunuz, dilekçenizi ana dilinizde yazıyorsunuz, mahkemede ana dilinizde savunma yapıyorsunuz ama bir Kürt bunların hiçbirini yapamıyor.
Şimdi bir daha soralım: Başbakan’ın söylediği iki şey taviz midir, yoksa bir hakkın teslimi midir?
Onlar da Türkçe öğreniversinler...
YUKARIDAKİ yazıya yağmur gibi yağacak tepkileri şimdiden biliyorum. ‘Burası Türkiye, onlar da Türkçe öğrensinler’ denecek çoğunlukla. İşte zaten her şey bu cevapta gizli. Hatta ileri gidip bütün Kürt sorununun bu cevaptan kaynaklandığını bile söyleyebiliriz.
Çünkü bu cevapta bir kibir, bir üstünlük taslama var.
İşte o yüzden, ‘Kürt sorunu daha çok bir eşit yurttaşlık sorunudur’ diyorum.
Mesele sadece Anayasanın 10. maddesinde yazılı hukuk önünde eşitlikten ibaret değil. Kürtler ikinci sınıf olmak istemiyorlar, öyle algılanmak istemiyorlar.
‘Canım niye ikinci sınıf olsunlar, onlarla biz etle tırnak gibiyiz’ demeyin sakın, önemli olan Kürtlerin ne hissettiği. Ve onların hissettiği şeyi düzeltmek de bizim görevimiz.
Kongreden geriye kalan
AK Parti’nin çok büyük önem atfedilen kongresi yapıldı bitti. Peki ne oldu? Günlerdir girdiğimiz büyük beklenti karşılandı mı, geleceğe ilişkin bugün dünden daha mı fazla şey biliyoruz?
Hayır. Gerçek şu ki, dün ne haldeysek bugün de aynı haldeyiz. Dün Başbakanın ve Ak Parti’nin geleceği hakkında hangi spekülasyonlar yapılıyorduysa bugün de aynıları yapılıyor.
Peki kongreden geriye ne kaldı?
Başbakanın kapsamlı konuşması, Ak Parti’nin hedefler beyannamesi.
O kadar.
2014 bilmecesi hala karşımızda duruyor. Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanlığı’na aday olacak mı olmayacak mı?
Acaba Erdoğan’ın adaylığı Anayasada yapılacak değişikliğe, Başkanlık sisteminin getirilmesine mi bağlı? Mevcut sistemde hiçbir değişiklik olmazsa da Erdoğan aday olacak mı?
Bu soruların cevaplarını dün ne kadar biliyorduysak bugün de o kadar biliyoruz.
Yerel seçimin erkene alınıp alınmayacağını da bilmiyoruz, 2015’te yapılması gereken genel seçimin 2014 sonuna çekilip çekilmeyeceğini de...
Bugünün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması halinde Ak Parti tarafından davet edilip edilmeyecğini de bilmiyoruz, davet edilse bile Gül’ün bu davete icabet edip etmeyeceğini de...
Kongre öncesi sorularımız aynen yerinde duruyor esasen ama gazetelere bakarsanız çoğu yazar Erdoğan’ı şimdiden başkan ilan etmiş durumda.
Oysa durum ortada: Bildiklerimiz bilmediklerimizden daha fazla değil...
Paylaş