Paylaş
Yetişkinler ve yaşlılar için sütün faydalı bir besin olup olmadığı tartışılan bir konudur, dahası süt aleyhindeki olumsuz yayınların arttığını söylemek bile mümkündür. Bunun birinci nedeni çoğumuzun sütte bulunan laktoza hassas olmamızla, yani “laktoz intoleransı” ile ilişkilidir.
Bizde ve Asya kökenli diğer toplumlarda (örneğin Çin ve Japon toplumlarında) laktoz intoleransına Avrupalılardan daha çok rastlanıyor. Eğer sütte bulunan laktoz isimli maddeyi parçalayan enzimlere yeteri kadar sahip değilseniz -bu enzime laktoz adı veriliyor-, laktoz eksikliğinizle orantılı olarak süt içmenizi takiben karın ağrısı, gaz, şişkinlik, hatta bazen bulantı kusma, dahası ishale kadar gidebilen reaksiyonlar ortaya çıkıyor.
Eğer süt bol miktarda ve birdenbire içilmişse ortaya çıkan tepkiler de daha şiddetli oluyor. Okul sütü kampanyasında bazı çocuklarımızın yaşadıkları problemler de laktoz intoleransı, yani çocuklarımızdaki genetik laktoz enzimi eksikliğiyle ilişkilidir. Eğer laktoz enziminiz azsa, süt içmenizi takiben karnınız ağrıyabilir, gaz, şişkinlik gibi rahatsızlıklar oluşabilir ve daha önce de yazdığım gibi bu sorun bizi ve diğer Asyalı toplumları ilgilendirmektedir.
Avrupalıların, özellikle Kuzey Avrupalıların böyle bir sorunu pek yoktur. Onlarda bol miktarda laktoz enzimi var ve sütü rahat rahat sindirebiliyorlar, neticede de gaz, şişkinlik, ağrı sorunlarını onlar pek yaşamıyorlar.
Süt konusundaki olumsuz görüşler yalnızca laktoz intoleransı ile de sınırlı değil.
Sütteki kazein maddesinin de -bir proteindir- alerjik etkilerinin olabileceği biliniyor.
Sütteki proteinin büyük bir kısmı kazeinden kaynaklandığı için kazein alerjisi olan çocuklarda süt içmeyi takiben mide-bağırsak, solunum sistemi sorunları, cilt döküntüleri ortaya çıkabiliyor.
Bu özellikle inek sütü içilmesini takiben daha sık görülen bir sorun. Orta yaş ve sonrasında da kazeinin sağlık sorunlarına yol açabileceğini düşünen geleneksel tıp uzmanları var. Bana göre sürekli, düzenli süt içmenin yaratabileceği sorunların en önemlisi oluşturabileceği kemik problemleridir.
Bu bilginin sizi bir hayli şaşırtacağını tahmin edebiliyorum ama elimizdeki verilere bakılırsa böyle bir ihtimal de oldukça yüksektir ve anlamı şudur:
Süt içerdiği yüksek kalsiyum nedeniyle kemiklerin kalsiyum yapısını destekleyeceği yerde proteinden yoğun yapısı nedeniyle vücudun asidik yapısını arttırarak kemiklerden kalsiyum çekmektedir.
Bu gözleme uyan pek çok kanıt var. Mesela hemen hemen hiç süt içmeyen fakir toplumlarda ya da çok az tüketen gelişme dönemindeki ülkelerde her yıl neredeyse 100 litrenin üzerinde süt tüketen ülkelerin kadınlarına oranla kemik erimesi problemine daha seyrek rastlanıyor.
Örneğin sütten fakir beslenen Meksikalı kadınlar osteoporozla neredeyse hiç tanışmazken, her yıl litrelerce süt tüketen Amerikalı hanımlar osteoporozdan kıvranıyorlar!
Kısacası süt muhtemelen kemiğe kalsiyum yüklemek yerine kemikten kalsiyum çalan bir hırsız işlevi görebiliyor. Sadece bu neden bile özellikle yetişkinlik çağındaki kadınların süt yerine yoğurt tüketmelerinin doğru olacağını anlatabilir.
YOĞURT NEDEN DAHA İYİ
Ayrıca tam yağlı süt yoğun doymuş yağ içeriği nedeniyle hem fazla kalori yükleyip kilo aldırabilmekte, hem de kolesterol seviyesini arttırabilmektedir.
Oysa yağı azaltılmış ve kaymağı alınmış yoğurt için kilo verdiren ve kolesterolü azaltan bir besindir bile diyebiliriz.
Diğer taraftan mayalı bir besin olan yoğurt probiyotik bakterilerden son derece zenginken sütün bu yönden de fakir olması onun besin değerini yoğurda oranla azaltmaktadır.
Ve süt ile ilgili birkaç olumsuz bilgi daha...
Sütte bulunan kazeinin kanser gelişimini hızlandırabileceğini gösteren hayvan deneyleri var.
Sütün kadınlarda yumurtalık kanserini, erkeklerde ise prostat kanserini arttırabileceğini gösteren yayınlar da yapılmış.
Özetle özellikle yetişkinlerin hatta ergenlik çağındaki çocukların süt yerine yoğurdu tercih etmeleri daha doğru gibi görünüyor. Her gün 1-2 su bardağı kadar yoğurt sağlık için çok iyi bir destektir.
AKLINIZDA OLSUN
Diş sorunları kalbi vuruyor
Çürük bir dişin, enfeksiyonlu bir diş etinin, bozuk ağız içi sağlığının kalp krizi ve inme riskini arttırdığını yıllar önce öğrensek de yeteri kadar akıllandığımızı ve konuyu ciddiye aldığımızı söylemek zor.
1960’lı yıllarda okuduğum ilkokulun koridorunda (Anamur/Cengiz Topel İlkokulu) sınıfımızın duvarına raptiyelerle tutturulmuş ilanı çok iyi anımsıyorum: Ortada kökü çürümüş bir diş ve bu dişten çıkan dört ayrı ok! Oklardan biri kalbi, biri böbreği, diğeri beyni, dördüncüsü de mide ve bağırsak sistemini işaret ediyordu.
Anlatmak istediği şey de diş sağlığımız bozulduğunda, bu organların sağlığının da bozulacağı idi. O günden bu yana belki yüzlerce araştırma daha bu bilgiyi doğruladı. Diş ve diş eti hastalıklarının ve bozuk ağız içi hijyeninin özellikle kalp hastalığı riskini, kalp krizleri ve inme olasılığını ciddi biçimde arttırdığı defalarca ispatlandı.
Bunlardan en sonuncusu ise İsveç’te yapılan yeni bir çalışma. Bu çalışmada elde edilen bulgular şunlar: Diş eti sorunları olanlarda kalp krizi olasılığı yüzde 53 oranında, kalp yetmezliği riski yüzde 2,5 kat artıyor. Diş taşı temizliği deyip geçmemenizi ve yılda en az bir kez diş hekiminizi ziyaret etmenizi bir kez daha hatırlatıyorum.
HATIRLATMA
A vitaminli ürünlerden uzak durun
Bazı kremlerde bulunan retinyl palmitate adlı bir çeşit A vitamininin cilde sürüldüğünde cilt sorunlarına, hatta cilt kanseri nedeni olabileceği belirtiliyor. Bu nedenle alacağınız ürünün içerisinde özellikle yukarıdaki maddenin ya da A vitamini içeren herhangi bir kimyasalın olmamasına dikkat etmeli, bu tür cilt ürünlerini dermatoloji uzmanlarına danışmadan asla kullanmamalısınız...
Şu önemli noktayı da bir kenara not edin: Bebekler ve çocuklar için üretilen güneş koruyucu ürünler yetişkinler için üretilenlerden daha güvenli ve daha temiz oluyor. Bu ürünler daha az sayı ve miktarda zararlı kimyasal içeriyor, minerallerden daha zengin oluyor ve kanserojen madde ihtiva etmiyor.
Paylaş