Sırası gelenin adaleti

- Bir bölümümüz diyor ki, “Sadece hukuk katledilmedi. Daha beteri adalet duygusu katledildi”.

Haberin Devamı

- Öteki bölümü diyor ki, “Demokrasi kurtuldu”.

- Bunun üzerine bir bölümü diyor ki, “Dünyanın hangi tarihinde, hangi ülkesinde adalet katledilerek demokrasi kurtulmuştur...”

- Öteki bölüm şu cevabı veriyor: “Hatalar olabilir. Önemli olan bu kararların darbe heveslileri için ibret oluşturmasıdır”.

* * *
  
- İdeoloji ve kesin inanç bir insanın bütün zihni uzuvlarını köreltmişse...

- Demokrasi deyince aklına sadece kendi dünyası, kendi mahallesi, kendi siperi geliyorsa...

- Demokrasi mücadelesini sadece kendi fikriyatının iktidara gelmesinden veya ifrit olduğunun ortadan kaldırılmasından, silinmesinden, bileğinin bükülmesinden ibaret sayıyorsa...

- Adaleti, “Sallandıracaksın üç kişiyi, bak bir daha yapar mı” hurafesi haline getirmişse...

Kim kime ne anlatabilecek ki...

Biri  evrensel hukukun en temel ilkeleri dese...

Adil yargılanma hakkı dese...

Lehte delil dese ne yazar...

Ötekine ne anlatabilecek ki...
  
* * *

Haberin Devamı

Olağandışı yargılamalar tarihimiz hep böyleydi...

Bazıları  galipti...

İntikamını, rövanşını almıştı...

Onlar muzafferdi...

Kanun desen onlardı...

Adalet, baştan sona onlar...

Muktedir, ‘magnum force’...

Gücün doruğu...

Hepsi onlardı...

Gün onlarındı, ne görecek gözleri, ne işitecek kulakları kalmıştı...
  
* * *

Tarih defalarca, hep, “Yarın, hiçbir adaletsiz muktedire kalmamıştır” diye yazsa da fark etmez.

Dün dündür” olmasa bile bugün bugündür. O yüzden tartışmanın, hak aramanın, itiraz etmenin zamanı değildir.

Bırakın mağrur, mağrurluğun keyfini sürsün, tadını çıkarsın...

Bırakın gün, kendini adalet kılıcı ilan edenin günü olsun.

Bırakın bugünün mağduru mağduriyetin acısını tatsın

MAĞDURA gelince...

Bırakın o da  mağduriyetin, yenilmişliğin acısını tatsın...

Çünkü o acı, tadılmadan, o ıstırap yaşanmadan demokrasinin kıymeti bilinemiyor. Geçmişte yeterince bilemedi, hiç olmazsa şimdi öğrensin.
  
* * *

Ben yine de iyimserim.

Diyorum ki:

Türkiye, ne mağrurluğun hiç bitmeyecek ne de mağdurluğun ebedi olmayacağını ispat edecek  bir hak dengesine mutlaka gelecektir.

Yukarda Allah, aşağıda da bu fani vicdan varsa...

Allah’ın adaletine ve bağışlayıcılığına inanıyorsak...

Onun yarattığı fani vicdan da anlayacaktır, mutlaka farkına varacaktır.
  
* * *

Haberin Devamı

Yakın tarihimiz bize, bugünün geçici yargısı ile ebedi adaletin aynı şey olmadığını öğretti.

ÖYLE OLSAYDI:
- Dünün idam mahkûmu Adnan Menderes, bugün, ülkemizin en büyük şehrinin en mutena semtlerinden birinin ortasındaki bir anıtın altında yatıyor olabilir miydi...

ÖYLE OLSAYDI:
- Dünün idam mahkûmu Deniz Gezmiş ve arkadaşları bugün genç kuşakların tişörtleri üzerinde hâlâ yaşıyor olabilir miydi...

ÖYLE OLSAYDI:
- O idamları veren hâkimlerin kırdıkları kalemleri adalet müzesinin en mutena köşesinde görmez miydik?
  
* * *

Ya barış, kardeşlik, gerçek adalet...

Bir kısmımızın içindeki bu intikam, bu rövanş, bu yok etme duyguları silinmedikçe...

O duygular adaletin gözündeki eşitlikçi bağı çözüp, sadece düşmanlarını işaret ettikçe...

Her mağduriyet, ertesi gününü, her adaletsizlik, bir sonrakini, her vicdansızlık sıradakini davet edecektir...

  
* * *

Haberin Devamı

Türkiye bu kahredici “intikam kuyruğunu” kaldırmadıkça...

Her mağrur kendi intikam gününü, her mağdur da kendi yargı gününü bekleyecektir.

Yazarın Tüm Yazıları