<?xml:namespace prefix = o ns = urn:schemas-microsoft-com:office:office /> Niye kapalı kapılar arkasında Anayasa Taslağı hazırlıyorsunuz, Galata Kulesi’nin dibine gelin, bekliyorum. Gizli yazışma da neymiş, açık yazın şunu... Devlet sırrı mı kaldı? Siz hâlâ anneannenizin liginde mi oynuyorsunuz? Kapalı Oturum ne demek? Konuştuklarınız içeride mi kalacak sanıyorsunuz? *** Durum budur sevgili okuyucular. Türkiye’nin en büyük eksiği ciddiyet. Bana şu cephanelik meselesini bir daha anlatır mısınız? Bizim kervan Bingöl’de nasıl tuzağa düştü, bir daha söyler misiniz? Komutan o saatlerde yine Antalya’da golf mü oynuyordu acaba? Ulan oğlum, kurbanlık koyunları taşır gibi asker nakli mi olurmuş, bizimle alay mı ediyorsunuz? Ne o? Yoksa teröristi çoban mı zannettiniz? Hay Allah. Biz de sizi komutan zannetmiştik. *** Allahaşkına biraz ciddiyet. Oslo Tutanağı’nı belge diye havada sallarken ciddiyet... Ama Uludere’yi bana izah ederken de ciddiyet, hatta izah edemesen de ciddiyet. -Siyasette ciddiyet. -Ticarette ciddiyet. -Rekabette ciddiyet. Uzağa gitmeyin. Cenaze törenlerindeki saygısız halimiz, zaten her şeyi anlatmaya yetiyor.