Paylaş
Değil mi...
Bana göre evet, büyük devletiz...
* * *
Kendimizi “Ortadoğu’ya, İslam âlemine, Arap Baharı’na balans ayarı yapacak, nizam intizam verecek” güçte hissediyoruz...
Değil mi?
Hepimiz olmasak da en azından bir bölümümüz buna canıgönülden inanıyor...
Şu da bir gerçek değil mi...
BU ORDU:
Kurtuluş Savaşı’nı kazanmıştı.
BU ORDU:
Caydırıcılığı sayesinde, Hatay’ın diplomatik yoldan ilhakında tarihi bir rol oynamıştı.
BU ORDU:
Ekonomisinin en imkânsız döneminde, denizaşırı bir harekâtı başarmış ve Kıbrıs’taki soydaşlarımızı kurtarmıştı.
BU ORDU:
Çok değil, Bundan 10 yıl önce, bölgedeki en güçlü silahlı terör örgütünü alt etmiş,
Amerika ve Rusya gibi güçler gerilla savaşlarında sersefil olurken, belki de dünyada bu çapta bir “gerilla” savaşını kazanmış tek ordu haline gelmişti.
Burada bizim gördüğümüzü, herhalde Suriye, Irak ve İran’daki de görüyordur.
25 askerinin hayatına mal olan bir patlamanın, sabotaj değil de bir garibanın “pim çekme merakından” kaynaklandığı için sevinen...
Uçağı, makineli tüfekle değil de füze ile düşürüldüğü için sevinen...
Askerini, bırakın çatışmayı, toplanma yerine naklederken bile koruyamayan...
Bu yaz neredeyse,
Afganistan’da çarpışan müttefik birliklerinin tümünden fazla şehit veren bir ordu...
Siz komşuda yaşayan biri olsaydınız... Bu tabloya bakıp ne düşünürdünüz?
* * *
Artık bu işin adını koyma zamanı geldi.
PKK son eylemleriyle en büyük darbeyi, Türk ordusunun caydırıcılık gücüne vurmuştur.
Ve çok iyi bilelim ki...
Bu bölgede caydırıcılığını kaybeden bir Türk ordusu, 20’nci yüzyılın başındaki bütün kâbusların hortlamasına yol açabilir.
Caydırıcılığını kaybetmiş bir Türk ordusu, bölgesel bir felaket demektir...
Acaba komşudaki lider bize bakınca ne düşünür
TÜRK ordusu cengâver bir ordudur.
Hâlâ da bölgenin en güçlü ordusudur.
Ama Türk ordusunun morali bozuktur.
Komutanlarına yapılan derin haksızlıklar, ağır bir travma olarak bu milli kurumun üzerine çökmüştür.
Doğrudur, Türkiye, yıldız gibi parlamaktadır.
Ama Kürt sorununu çözememiş bir Türkiye, hiçbir zaman yeterince güçlü olmayacaktır.
Doksan yılda biriktirdiği o olağanüstü caydırıcılığı, zengin bir müsrif edasıyla hızla kaybetme riskiyle karşı karşıyadır.
* * *
Şu gerçekleri yazmanın ve okumanın kimseye zararı yoktur:
BİR: En güçlü ordular bile kendi halkının içinden çıkmış bir güçle kolayca savaşamaz.
İKİ: En güçlü iktidarlar bile, halkın tamamının desteğini almadan, kendi içindeki bir etnik sorunu çözemez.
ÜÇ: En güçlü ordular bile, komutanlarının en azından bir bölümüne yapılan haksızlıklardan moralman etkilenir.
DÖRT: Acı bir gerçek ama şu an birbirimize karşı güvensizliğimiz, PKK’ya olan öfkemizden az değildir.
* * *
Yine o nedenle...
BİR: Suriye politikası çok hızla gözden geçirilmelidir.
İKİ: Ülkede giderek büyüyen gerginliğin yumuşatılması için bir an önce adımlar atılmalıdır.
ÜÇ: Askeri vesayetin kaldırılması konusunda amaç hasıl olmuştur.
En kısa sürede bir af çıkarılarak, artık bütün itibarını kaybetmiş olan Silivri sürecine bir dur denmelidir.
DÖRT: Kürt sorunu konusunda bütün Türkiye’nin arkasında duracağı bir milli politika oluşturulmalıdır.
BEŞ: Bunun için PKK ile ateşkesten önce, Türkiye kendi içinde bir ateşkesi ilan etmelidir. Yani kutuplara ayrılan toplumun bütün unsurları barışmalı, helalleşmelidir.
* * *
Büyük devlet olma iddiasındaysak...
Önce büyük bir halk, büyük bir millet olmalıyız.
Bölünmüş ruhlarla, bilenmiş duygularla, keskinleşmiş belagatle, gerilmiş hançerelerle paramparça hale gelmiş bir ruh coğrafyasından Misak-ı Milli çıkmaz...
Hedefimiz şu olmalıdır:
Önce gerçek bir demokrasi...
Önce gerçek bir adalet...
Önce hepimize bu ülkenin eşit insanları, öz evlatları olduğumuzu hissettirecek bir iklim...
Yani önce, korkmadan, ürkmeden, sinmeden düşüncelerimizi ifade edebileceğimiz manevi bir Misak-ı Milli...
Türkiye’nin de, Türk ordusunun da ihtiyacı olan gerçek ruh budur...
Paylaş