Paylaş
Başlıktaki önerinin tatlı tutkunlarını üzüp tatlı üretenlerin canını sıkacağını biliyorum. Ne var ki bilimsel verilerin tamamı bize aynı şeyi söylüyor, size şu noktayı hatırlatmamız yönünde biz doktorları uyarıyor!
Tatlı konuşmak sağlığa yarar, ölçüsüz tatlı yiyip içmekse zarar veriyor. Kısacası “tatlı yiyelim, tatlı konuşalım” atasözünü bundan sonra “rafa kaldırmamız” gerekiyor. Nedenine gelince...
Son yıllarda en yaygın sağlık sorunları haline gelen ve özellikle kırklı, ellili yaşlar sonrasının en yaygın hastalıkları olarak gösterilen obeziteden şeker hastalığına, hipertansiyondan böbrek sorunlarına, damar sertliğinden kansere kadar farklı pek çok “kronik sağlık sorunu”nun şeker tüketimindeki artışla birebir bağlantısı olduğu anlaşıldı.
Şeker tüketimi fazla olan toplumlarda yukarıda belirttiğim sağlık sorunları daha sık ve daha yaygın. Az şeker tüketen ülkelerde ise bu hastalıklara düşük oranlarda rastlanıyor. Yani bu toplumlarda kilo fazlalığı-obezite ve bununla ilişkili olduğu bilinen insülin direnci, reaktif hipoglisemi, karaciğer yağlanması, gut hastalığı ve çok daha önemlisi şeker hastalığı/hipertansiyon ikilisine daha seyrek oranlarda tesadüf ediliyor. Bu toplumlarda kanser sıklığında da ciddi bir artış yok!
TADINI KAÇIRMAYALIM!
Şeker tüketimi denince aklınıza yalnızca bakkaldan aldığınız toz şeker ya da çayınıza attığınız kesme şeker gelmesin. Bunların da tüketiminde ciddi bir artış var ama en az bunlar kadar önemli olanı şekerli yiyeceklerin tüketimindeki hızlı artış. Neredeyse her köşe başında açılan tatlıcı dükkânları, ülke çapında zincirlere dönüşen baklavacı zincirleri de değil şeker tüketimini arttıranlar yalnızca. Genelde her türlü şekerli yiyeceğin tüketiminde hızlı bir artış var.
Çocuklar renkli jelibonları, drajeleri, gofretleri, şeker bombası haline gelmiş reçelleri, kahvaltılık fındık ezmelerini, çok daha önemlisi her biri adeta birer sağlık zararlısı olan gazlı, kolalı meşrubatları, meyve sularını eskiye oranla çok daha fazla tüketiyorlar.
Dahası satın aldığımız hazır çorbalardan et sularına, dondurmalardan çikolatalara, üçü bir arada toz kahvelerden “evde yap anında tüket” şeklinde pazarlanan brownilere, supanglelere kadar pek çok yiyecek içecek bedenimizi şeker çöplüğü haline getiriyor.
FRENE BASIN
Oysa ne çocuklarımızın ne de biz yetişkinlerin, hele hele yaşlılarımızın bu kadar çok şekere hatta genelde sanayi tipi şeker ve şekerle üretilmiş yiyeceklere emin olun ki ihtiyaçları yok.
Sorun sadece damaklarımızı daha doğrusu beynimizi kontrol edemememizden ve sonra da yanlış alışkanlıklar edinip bildiğimiz geleneksel tatları ölçülü miktarlarda tüketmekten vazgeçmemizden işi abartıp “tadını kaçırmamızdan” kaynaklanıyor.
Tatlı konuşmaya devam edelim. Tatlı dil hem bizi hem de çevremizdekilere huzura kavuşturan sağlıklı bir davranış biçimidir ama gelin tatlı yemeye, hele hele her şey gibi tatlı yemenin de tadını kaçırmaya devam etmeyelim.
En azından “daha az şeker ve tatlı” tüketelim.
Balı, pekmezi, reçeli ve her türlü şekerlemeyi en aza indirmenin bir yolunu bulalım.
Çünkü tatlı tüketiminin artması demek sağlık sorunlarımızın çoğalması ve sıklaşması demektir. Daha çok obez, diyabetli, tansiyonlu, daha fazla kanserli, kalp damar hastası demektir.
BENİM ÖNERİM
“Daha az şeker, daha çok sağlık” demektir
Sağlık Bakanlığımıza, Türk Diyabet Vakfı’na, obeziteyle ilgili kampanyayı yürüten kurum ve kuruluşlara ve genelde kalp damar sağlığı, böbrek sağlığı ve kanserle savaş konusunda çalışma yapan tüm kurum ve kuruluşlara çok ama çok önemli bir teklifim var: Gelin ulusal ölçekte bir “daha az şeker tüketelim” kampanyası başlatalım. Böyle bir kampanyanın alkolle, sigarayla mücadelede bize sağlayacağı sağlık avantajları kadar sağlığımız bakımından önemli olduğundan hiç kuşkum yok. Biz şekeri azalttıkça sağlığımız güçlenecektir.
Paylaş