Paylaş
Yani Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir devlet lisesinde.
İzmir Fuarı’nın 26 Ağustos Kapısı’na bakan bir yerdeydi.
Parkı andıran bir bahçesi vardı.
Binanın giriş kapısının iki yanında eski Yunan tarzını andıran sütunlar vardı.
Sınıfların tavanları yüksekti.
* * *
Numaram 503’tü...
Çalışkan bir öğrenciyken, lise ikinci sınıfta kızlarla ilgilenmeye başladığım için derslerime çalışmamıştım.
Neticede, fizik, geometri, matematik ve kimya derslerinden çakmıştım.
Zaten başka fen dersi de yoktu...
* * *
Hayatımdaki ilk lakabımı arkadaşlarım o yıllarda taktılar.
Bana “Ahtapot” diyorlardı...
Yıllar sonra bana “Özköşk” adını taktıklarında bunun nedenini biliyordum.
Rahmetli Özal’a yakınlığım nedeniyle bu lakabı takmışlardı.
Ama Namık Kemal Lisesi’nde bana neden “Ahtapot” dendiğini bilmiyorum.
Belki de hatırlamıyorum.
O yıllarda takılan lakapların ille de bir nedeninin olması gerekmezdi.
Olağanüstü öğretmenlerimiz vardı.
Harika şarkı sözlerini yazan Fuat Edip Baksı edebiyat öğretmenimizdi.
Genç ve güzel bir kadın olan kimya öğretmenimize hepimiz platonik bir aşkla bağlıydık.
Dünya 1968’le patlayacak bir zihniyet devrimine hazırlanıyordu.
Jean Paul Sartre’ın “İş İşten Geçti”sini, Camus’nün “Yabancı”sını, “Veba”sını, Eric Maria Remarque’ın “Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok”unu” o yıllarda okuduk.
Orhan Kemal’i, Yaşar Kemal’i o lisenin sıralarında keşfettik.
“Sosyal adalet” kavramını teneffüslerde öğrendik.
Türkiye tenis şampiyonu Ziya Kıpkızıl’ı, o bahçede dolaşırken hayranlıkla seyrettik.
Mütevazı ailelerden gelen çocuklardık...
Kimimiz mütevazının da altında, düpedüz yoksul mahallelerin çocuklarıydık.
Ama Beatles’ı, Rolling Stones’u, Bob Dylan’ı, İngiliz ve Amerikalı çocuklarla aynı yıl öğrenecek kadar açıktı ufkumuz...
Sevgili öğretmenlerimiz, İzmir gökyüzünün altındaki o güzel okulda verdiler bize bu ufukları.
Karayip Korsanları’nın hergele kaptanı Jack Sparrow’un o harika cümlesini, biz daha yıllarca önce keşfetmiştik...
Kordon Boyu’nda, Klizman’da, İnciraltı’nda, Güzelyalı’da...
Ne bileyim Körfez’in herhangi bir kıyısında ta ilerilere bakıp şu cümleyi haykırmayı öğrenmiştik:
“Şimdi ufuklar bizim... ”
* * *
Hayatım boyunca sigara içmedim.
Hiçbir öğretmenimiz bizi sigaraya ve içkiye özendirmedi.
İzmir Namık Kemal Lisesi’nden 1965 yılında mezun oldum.
O liseden 503 Ertuğrul Özkök çıktı...
Namı diğer Ahtapot...
O liseden müzisyenler çıktı... Siyasetçiler, parlak işadamları... Bakanlar çıktı...
Sanatçılar, yazarlar, öğretim üyeleri çıktı.
Memurlar çıktı...
Dikiş tutturamayan talihsiz çocuklar da çıktı...
İzmir Fuarı’nın hemen bitişiğindeki, dut ağaçları ile çevrili bu okuldan her tür insan çıktı.
Adında “imam ve hatip” kelimeleri yoktu.
Ama bizim de aramızdan hiç terörist çıkmadı...
Ayrıca çıksaydı da neyi değiştirirdi ki...
Bir imam hatip okulundan terörist çıksa da neyi değiştirir.
Neticede her ülkenin teröristleri, o ülkelerin bir okulunda okumuyor mu...
* * *
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın imam hatip okulları ile ilgili sözlerini okurken, içim burkuldu.
Bu ülkede milyonlarca çocuk, Cumhuriyet’in okullarında okuyor.
Kim bilir kaçının üzerinde Atatürk’ün adı var...
Cumhuriyet’in fedakâr öğretmenleri, kim bilir kaç Cumhuriyet neslini yetiştirdi.
Eminim hiçbirinin kafasında, terörist yetiştiren bir müfredat programı yoktu.
* * *
İnsanların, mezun oldukları okullara karşı bağlılıkları vardır.
Ama Başbakan’ın, kendi mezun olduğu okulları savunurken, “Buralardan terörist çıkmıyor diye mi kapattılar” diyerek, açık kalan binlerce devlet lisesini, zımnen terörist yetiştiren okul gibi etiketlemesi, o okulların öğretmenlerine de büyük haksızlık oldu.
Umarım gelecek yıl açılış konuşmasını, bir devlet lisesinde yapar ve o liseleri de tanıma imkânı olur.
Paylaş