Paylaş
Hafızalarımızdaki o acılı dekora.
Bugün iki fotoğraf daha ekliyorum.
Biliyorum, kolay değil...
- 30 yıldır akan bir kan var.
Biliyorum kolay değil...
- Yıllara yayılan bir öfke var.
Biliyorum:
- Gencecik vatan evlatları ıssız dağlarda, sarp pusularda şehit düşüyor.
Biliyorum ve haykırıyorum:
- Ey gencecik ölümler üzerinden geçinen kin tüccarları!!!
Ve elbette soruyorum:
- Nereye yürüyoruz... Hangi yöne gidiyoruz...
İşte iki fotoğraf. Aynı anda.
Birisi Balıkesir’den geliyor.
Diğeri Hakkâri’den...
Bir PKK’lı girdiği çatışmada ölmüş. Ve işte onun cenazesinde yürüyorlar.
Öfke kamplarında pusulasız kalmış bir halkın, nefret ve intikam yönüne doğru yürüyüşüdür bu.
Yazık!!!
İşte böyle ölümler ve acılar üzerinden yürünüyor. Ayrışılıyor. Kamplar oluşuyor.
Peki buna teslim mi olacağız?
Elbette hayır.
* * *
Balıkesir’de de halk şehidine yürüyor.
Dün dedim ki:
Acının enlemi olur mu?
Gözyaşının boylamı olur mu?
Olur:
İşte Manisa Demirci’den, Yumuklu Köyü’ndeki Harun’un evi.
Girin Google haritasından görürsünüz orayı...
Nasıl bir yoksulluk içinde.
Hastane yok... Yol yok... Su yok...
Ama aslan gibi yürek var.
Çünkü o kerpiç duvarın dibinde, o yoksul avluda, oğlu için gözyaşı döken baba yine asmış penceresine ay-yıldızlı bayrağını...
Peki sonra ne oluyor...
Acılar öfkeye dönüşüp kalplere nasır oluyor.
Bu yüzden soruyorum:
- Hakkâri’den Balıkesir’e kadar işte iki fotoğraf...
Bin yıldır beraber yaşayan halklar olarak, bu gözyaşı coğrafyasında...
Ve bu öfke selinde...
Nereye yürüyoruz arkadaş?
Paylaş