Paylaş
Türkiye’nin Bingazi’de öldürülen ABD Büyükelçisi hakkında nasıl bir tepki göstereceğini merakla bekliyordum.
Gün boyu Ankara’da resmi hiçbir ağızdan tepki gelmedi.
O ana kadar Libya Başbakanı’nın çok net ve açık özür tepkisi gelmişti.
Saat 17.00’de “İslam İşbirliği Teşkilatı” Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu’nun olayı kınayan bildirisi geldi.
Ancak Türk Dışişleri’nden bir ses çıkmadı. Her konuda konuşan öteki ağızlardan da tek kelime çıkmıyordu.
SAAT 22.28: NÖBETÇİ MEMUR DÜĞMEYE BASTI
Açıklama Dışişleri Bakanlığı sözcülüğünce değil, “Nöbetçi Memurluğu” tarafından yapıldı.
Çünkü bu açıklama yapıldığında saatler 22.28’i gösteriyordu.
Yani normal mesai sona ermişti.
Türkiye’nin, şu günlerde en büyük müttefiki olarak görünen ABD’nin büyükelçisine yapılan saldırıyı kınamak için bu kadar gecikmesinin nedeni ne olabilirdi.
- BİR: Dışişleri Bakanı Kazakistan’daydı.
İletişim imkânlarının bu kadar gelişmiş olduğu bir çağda, temas kuramamak gibi bir gerekçe, olsa olsa gecikmenin inandırıcı olmayan bir bahanesi olabilirdi.
- İKİ: Verilecek tepkinin içeriği ve niteliği konusunda epey tartışma oldu.
İşin içinde Müslümanlığı küçük düşüren bir film de vardı.
Başbakan Erdoğan’ın Hazreti Muhammed karikatürleri ile ilgili tepkisi de biliniyor.
Dolayısıyla yapılacak açıklamaya, bu provokasyonla ilgili birkaç cümleyi de eklemek gerekir mi gerekmez mi sorusu vardı.
Daha önce Mısır Cumhurbaşkanı’nın kendi sesinden yaptığı açıklama ile İhsanoğlu’nun kendi imzasıyla yaptığı açıklamada, olay kınanmış, ama aynı bildiride o
iğrenç filmi yapanlar da ağır bir dille eleştirilmişti.
O nedenle bildiriyi merakla bekledim.
BİLDİRİDE HER ŞEY VAR AMA BİR ŞEY YOK
Sonunda açıklama yapıldı.
- BİR: Türkiye, Büyükelçi ve 3 bakanlık görevlisinin hayatlarını kaybetmesine yol açan terör saldırısını “şiddetle kınıyordu”.
- İKİ: Hayatını kaybedenlerin ailelerine ve ABD halkına “dayanışma duygularımızı ve taziye dileklerimizi” iletiyordu.
- ÜÇ: “Bu saldırının faillerinin en kısa zamanda adalet önüne çıkarılmasını önemle bekliyoruz” diyordu.
- DÖRT: Terörün “dini ve milliyeti olmadığını”, “insanlığa karşı suç teşkil ettiğini” bir kere daha vurguluyordu.
- BEŞ: Teröre karşı en etkin mücadelenin, “Uluslararası toplumun birlik ve dayanışmasıyla” yapılabileceğini belirtiyordu.
Evet, gece yarısına doğru yapılan açıklamada, her şey vardı ama o iğrenç provokasyonu yapanları bahane olarak gösteren tek cümle yoktu.
215 No.’lu bildiriye konan en önemli ifade şuydu
- DIŞİŞLERİNİ tebrik ediyorum. Doğru bir açıklama yaptı.
Kıvırtmadı, bahane aramadı.
Şu gerçeği çok iyi gördü.
* * *
Böyle bir olaya bakışta, Türkiye’nin önünde iki önemli gerçek var:
- BİR: Türkiye, kendisi terörden çok çekmiş bir ülke.
Biliyoruz ki terörle mücadelede en büyük engel, en iğrenç saldırılara bile “amayla başlayan” bahaneler yaratmaktır.
Biz ülke olarak PKK’nın terör saldırılarına bahane yaratan ülkelerden ve örgütlerden çok çektik.
* * *
- İKİ: Türkiye, onlarca diplomatını ASALA’nın menfur saldırılarında kaybetmiş bir ülkedir.
O ASALA ki, bazı çevreler cinayetleri kınarken bile 1915 olaylarını anarak, bahaneler yaratmıştı.
* * *
Şurası bir gerçek.
Yapılan o film iğrenç bir şeydir. İğrenç olduğu kadar, Hıristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanlar arasına nifak sokmaya çalışan aşağılık bir provokasyondur.
Ama hiçbir provokasyon, en az onun kadar iğrenç bir cinayetin bahanesi olamaz.
Mısır Cumhurbaşkanı’nın yaptığı açıklama, o nedenle bana çok irkiltici geldi.
Nitekim dün Amerikan medyası, Mısır Cumhurbaşkanı’nın bu tutumundan duyulan hayal kırıklığını yansıtıyordu.
* * *
O film kınanabilir, kınanmalıdır.
Ama insanların öldürülmesi için bir gerekçe olamaz.
O bakımdan Türkiye’nin yaptığı açıklama geç oldu ama temiz oldu.
Türkiye’nin bu tutumu, 215 No.’lu açıklamaya özenle eklendiği belli olan şu ifadede açıkça görülüyordu:
“Çok sayıda diplomatını terörist saldırılarda şehit vermiş bir ülke olarak...”
Evet bildiriye bir “Ama” ilave etmek, sadece şehit diplomatlarımızın değil, terörle mücadele ederken hayatını kaybetmiş bütün şehitlerimizin aziz hatırasına ihanet olurdu...
Paylaş