Paylaş
Hazımsızlık yaygın sorunlarımızdan biri. Neredeyse her iki kişiden birinde var. Bazıları şişkinlik, gaz ve ağrılarından şikayet ederken, bazıları da ekşime, yanma, kazınma ya da kramplarından yakınıyor. Hastanelerde en uzun hasta kuyruklarına gastroenteroloji poliklinikleri veya endoskopi laboratuvarlarının önünde rastlanıyor. Hazımsızlıktan yakınanlara konulan tanılarsa üç aşağı beş yukarı hep aynı: Reflü özofajiti, gastrit, sinirsel kolit veya işlevsel gastrointestinal hastalık! Peki, ne oldu da bu hastalıklar birdenbire arttı? Ne oldu da reflü, gastrit, kolit sorunları böyle birdenbire patladı? İşte bu soruların muhtemel yanıtları…
BESLENME KÜLTÜRÜMÜZ DEĞİŞTİ
Bana göre geleneksel beslenme modelinden uzaklaşmamız en önemli faktördür. Şehirlere göç artınca beslenme tarzımız da değişmeye başladı. Örneğin köy ekmeklerinin yerini sağlıksız fırın ekmekleri, tencere yemeklerinin yerini abur cubur atıştırmalar, kebaplar, pizzalar ya da zararlı kızartmalar aldı. Yenilip içilen diğer şeyler de sağlıklı ve güvenli değil. Bitkisel yağlar en az üç-beş kez “kızartma yağı” olarak kullanılıyor. Çoğu kişi de evinde bir şeyler yemeye vakit bulamıyor, işi ayaküstü atıştırmalıklarla geçiştirmeye çalışıyor. Bu atıştırmalıkların nerede ve nasıl üretildikleri, içindeki besinlerin güvenilirlikleri, paketleme ve taşınmaları baştan sona tartışmalı. Kısacası birinci sorun, “değişen yemek kültürümüz, farklılaşan yiyip içme alışkanlıklarımız” gibi görünüyor.
STRES TOPUNA DÖNDÜK!
İkinci sorun ise tanıdık bir faktör: Stres! Çoğumuz farkında değiliz ama sindirim sistemimiz sanki ikinci bir beyin gibi çalışıyor. Beynimizden sonra sinir hücreleri ve ağlarının en yoğun olduğu bölgelerden biri de sindirim sistemimiz. Dahası beynimizle sindirim sistemimiz arasında tam bir “kırmızı telefon hattı” var. Eğer herhangi bir şey beynimizi etkiliyor, kafamızı karıştırıp bizi bunaltıyorsa, kaygı ya da üzüntü veriyor, öfkelendirip hiddetlendiriyorsa veya ifade etmekten kaçındığımız bazı iç çatışmalara yol açıyorsa, bunların bedensel yansımaları sindirim sisteminde anında ortaya çıkıyor. Üzülünce midemizin kasılması, ülserimizin, gastritimizin artması, reflümüzün azması, kaygılanınca kolitimizin atak yapması, hatta sebepsiz ishallerin başlaması hep bu kırmızı telefon hattı yüzünden oluyor. Bazen karnınızı patlayacak derecede şişiren gazın sebebi de çözemediğiniz bu tür iç çatışmalar, yönetemediğiniz stresler, sıkıntılarınız olabiliyor. İster reflüden, gastritten, ülserden, ister kolitten kaynaklansın hazım sistemi sorunlarınızın, en çok da ruhsal çatışmalarınızın yoğun olduğu dönemlere rastladığını biraz dikkat edince siz de fark edebilirsiniz.
SONUÇ...
Kısacası değişen yalnız yiyecek içecek kültürümüz değil. Biz de -istesek de istemesek de- hızlı bir değişim ruhsal süreci içindeyiz ve bu iki sürecin en çok etkilediği sistemlerden biri de sindirim sistemimiz, yani yemek borumuz, bağırsaklarımız ya da midemiz oluyor. Geleneksel beslenme modelimize dönmeden ve stres sorununa bir çare bulmadan “hazımsızlık” sorununu çözmenin oldukça zor olduğunu unutmayalım.
Paylaş