Paylaş
Birkaç gün önce askerlerimiz aynı zamanda korucu olan bir sürücünün kullandığı minibüs ile Uludere’ye giderken, minibüs uçuruma yuvarlandı askerlerimiz öldü. Çatışma coğrafyasında askerlerimizin neden minibüs ile sevk edildiği açıklanmadı. Suriye’nin F4 uçağımızı nasıl düşürdüğü konusunda aydınlatıcı bir bilgi yok.
Sonuç olarak cevabı bilinmeyen sorular çoğalıyor. Genelkurmay Başkanı, anayasa gereği Başbakan’a karşı sorumlu. ‘Kol kırılır yen içinde kalır’ anlayışı ile bu kadar büyük kurumların yönetilmesi, önce bu kurumlara zarar verir.
İktidar ve destekleyenleri ‘askeri vesayet’in kalktığını iddia ediyorlar.
Eğer öyleyse bu kadar fahiş hatanın sivil iktidar sorumluluğu bakımından bir karşılığı yok mudur?
İzmir’in sahillerinde göçmen kaçakçılığı yapılırken bebekler, çocuklar ve kadınlar boğuldular, 60’dan fazla insan İzmir plajlarında canını kaybetti. Bu kadar büyük sayılarda ölümün meydana gelmiş olması, İzmir’in insan kaçakçılığı bakımından âdeta bir sevkiyat merkezi olduğu şüphesini ortaya koyuyor. İnsan kaçakçılığı konusunda Türkiye uluslararası yükümlülüklere riayet etmediği için sürekli eleştiriliyor. Derme çatma, bir sefer yapamayacak kadar çürük teknelerle yola çıkarılan insanların sahillerimizde âdeta telef olması ve bu suçlara göz yumulması Türkiye’yi, insan kaçakçılığı suçunun dolaylı faili yapar. Bu vahim olaydan sonra İzmir’i yöneten bürokrasi ile ilgili hangi tedbir alınacaktır? Eğer yönetim zaafının herhangi bir karşılığı olmayacaksa, ‘bürokratik vesayet’ devam ediyor sayılabilir mi? ‘şeffaflık’ ve ‘hesap verilebilirlik’ demokratik yönetimin temel kriterleridir. Bu kriterlerin uygulanmadığı durumlarda, kurumun ilgisine göre ‘askeri vesayet’, ‘bürokratik vesayet’, ‘yargı vesayeti’ söz konusu olur. Bu ‘vesayet’ türlerinin hepsinin kontrol edilebildiği durumlarda siyasi iktidarın hâkim olduğu bir ‘idari vesayet’ten bahsedilebilir.
Sonuç olarak demokratik bir yönetim için ‘şeffaflık’ ve ‘hesap verilebilirlik’ ön ve somut şartlardır ve bu iki unsur yoksa her türlü vesayetten bahsedilebilir.
Üsküp’teki Ufuk Derneği Başkanı’nın dövülmesi uluslararası boyutta tepki uyandırdı
Arap paralarıyla Balkanlar’da nifak
‘BALKANLAR’DA din tartışması’ ve ‘Türk-Arnavut çekişmesi mi?’ gibi yazılarımız etrafında ilginç tartışmalar olmaya başladı. Üsküp’deki Ufuk Derneği Başkanı Enes İbrahim’in, yazdığı bir yazıdan ötürü, Üsküp’te Rumeli Türkleri Vakfı Başkanı Melek Aras (65) tarafından dövdürtülmesine çeşitli çevreler tepki gösterdiler. Çok sayıda da telefon aldık, Aras ve vakfı hakkında çeşitli iddialarda bulundular.
Rumeli Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği’nde ve Rumeli Eğitim Vakfı’nda uzun süre başkanlık ve yöneticilik yapan MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan telefonla aradı: “Melek Aras, Türkiye’deki Rumelilileri Arnavut göstermek adına birbirine kırdırdıktan sonra şimdi de Makedonya’da Türkler arasında nifak tohumu ekmeye devam etmektedir. Sokakta adam dövdürmek bir yol ise bu yolun bir başkaları tarafından da kullanılabileceği hiç unutulmamalıdır.”
Vakfın eski bir yöneticisi de “Aras’ın rampalarına dikkat” diyerek, DYP’den MHP’ye, şimdi de AKP’ye ‘yanladığını’ söyledi. Ve şunu sordu: “Rumeli Türkleri Vakfı’nın son başkanı iken Adnan Şahinler’in elinden bu yönetim nasıl ele geçirilmiştir, yerine getirilen hangi tarikat veya cemaat üyesidir. Geçmişte, Araplar’dan bu derneğe para getirilmiş midir? Bu kişiler kimdir? Bu paralar gelmişse Balkanlar’da bu vakıf üzerinden ne harcamaları yapılmıştır. Türkiye’deki vakıf ile ilgili şikâyetleri kimler kapatmaya çalışmıştır?
Bu arada Celal Vardar da şunları yazdı: “AK Parti’den almış olduğu destek ile Balkan ülkelerinde İslam’ı ön plana tutup, Türklerin Arnavutlaştırılması için mücadele eden Melek Aras’tır. Köşenizdeki açıklamalar çok saçma ve kendi ile ters düşmektedir.”
Bir başka Makedonya göçmeni’nin söyledikleri de ilginç:
“Yıldız Sarayı’ndaki IRCICA başkanı Dr. Halit Eren de bir zamanlar vakıfta yöneticilik yaparken, Arap ülkelerinden vakfımıza para iyi geliyordu. Melek Aras vakfa cebinden tek kuruş vermemiştir. Toplanan paraları kendi kontrolünde harcamış, hesap vermemiştir. Melek Aras ve yakın ekibinin yapmış oldukları hatalar sonucunda birçok arkadaşımız bugün vakıftan ayrılmıştır.”
Yıldıray Sapan Üras’ı kovalıyor
ANTALYA’da Kemer ilçesinin Tekirova beldesinin AKP’li Belediye Başkanı Yusuf Üras aynı zamanda Güney Antalya Turizm Altyapı Birliği’nin (GATAB) da başkanıdır. Antalya’nın Batı ilçelerinde ve beldelerinde su ve kanalizasyon gibi altyapı hizmetlerini yürütmek amacıyla kurulan eski bir birliktir. Ancak bazı uygulamalarına karşı CHP Antalya Milletvekili Yıldıray Sapan, şimdiye kadar görülmemiş biçimde her ay bir basın toplantısı düzenleyerek, birlik başkanı Yusuf Üras’ın peşini bırakmıyor.
Dün üçüncüsünü yaptı, her basın toplantısında başkanın harcamalarına dikkat çekiyor. Cep telefonu faturalarından kullandığı araçlara, satın alınan bilgisayar sarf malzemelerinden içme suyu kloruna kadar ihalelerdeki usulsüzlüklerine kadar...
Bu açıklamalarına karşı Başkan Üras, bu konulara yanıt vermek yerine “Milletvekiline 1 milyon TL’lik tazminat davası açacağını” duyurdu.
Milletvekili Sapan ise yasa ve yönetmeliklerin çiğnendiğini, Başkan’ın birliği “babasının çiftliği gibi yönettiğini” sergilemeye devam edeceğini söylüyor.
Biliyor musunuz
İSTANBUL Milletvekili Umut Oran’ın, Silivri’de Furkan Eğitim ve Kültür Derneği adlı derneğin ‘Sıbyan Medreselerinde, 4-5-6 yaş grubu için Osmanlı’nın sıbyan talebelerine İslami eğitim verilmektedir’ şeklinde duyuru yapması üzerine Başbakan’a “Bu derneğin vereceği eğitim yasalara ve mevzuata uygun mudur? Bu duyurudaki eğitim Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na (Öğretim Birliği Yasası) aykırı değil midir? Dernek veya yöneticileri hakkında daha önce adli-idari herhangi bir işlem yapılmış mıdır?” diye sorduğunu...
ULUSLARARASI Af Örgütü Türkiye Şubesi’nin, “Moldova’yı saran ayrımcılıkla mücadele etmek için yasaları değiştirin” uyarısında bulunduğunu...
Paylaş