Paylaş
Büyük bir ihtimalle hiç işitmediniz.
Belki işittiniz de, unuttunuz gitti.
* * *
Murat Özçelebi...
Hatırlayanınız var mı?...
* * *
Satılmış Taşdelen...
Bir de...
Yılmaz Gökçen...
Düne kadar kim olduklarını hiç bilmiyordum...
Dün öğrendim.
* * *
Yılmaz Gökçen’den başlayayım.
1973 doğumlu...
Niğde’de dünyaya gelmişti. Annesinin adı Fehriye, babasınınki ise Mustafa’ydı.
Bugün Niğde’nin Bor ilçesinde üzerinde ay yıldız bulunan bir mezarda yatıyor.
Mezar taşında şu şiir var:
“Sıla burcu tüter gözümde
Neyleyim duramadım sözümde
Şehitlik çıktı bak alın yazımda
Düğünümüz mahşere kaldı anne
Vatanım için al kanlarım aktı
İdealim ve hayalim pek çoktu
Bir kahpe kurşun benliğimi yıktı
Bayrağımın rengi solmasın anne”
Bu şiiri ölümünden bir hafta önce annesine gönderdiği mektupta yazmıştı.
Alın yazısını önceden okumuş, okuyup da annesine yazmıştı sanki...
Adı Yılmaz Gökçen’di.
Henüz 20 yaşındaydı...
* * *
Murat Özçelebi, Muammer Kaceer, Satılmış Taşdelen ve Yılmaz Gökçen...
Bu 4 genç, PKK’nın 14 Eylül 1993 gecesi Van’ın Çatak ilçesine bağlı Konalga mevkisindeki karakola yaptığı baskında şehit oldu.
O baskında 11 Mehmet şehit olmuştu.
Şehitlerden birinin adı da Mete Saraç’tı...
Afyonluydu...
Ve onun adı, Afyonkarahisar’daki kışlaya verilmişti.
Şehit Uzman Çavuş Mete Saraç Kışlası...
Türkiye onun adını dün o kışladaki patlamada hayatını kaybeden 25 askerimizin adı belli olmadan öğrendi.
Omuz omuza savaşırken birlikte şehit olduğu öteki 4 arkadaşının ismini de bu yazıdan öğrenin.
O gece 11 silah arkadaşı omuz omuza savaşmış ve şehit olmuştu.
Ey feleklerin en kahpesi, bize bunu da mı tattıracaktın
ŞİMDİ başımızı ellerimizin arasına alıp düşünelim.
Demek ki, o kışlaya adını veren askerimizin ölümünün üzerinden 19 yıl geçmiş...
Üzerine acaba daha kaç meçhul şehit ismi eklenmiş...
Ve biz şimdi 20 yıl sonra aynı yere dönüyoruz....
* * *
19 yıl önce 11 gencin öldüğü Konalga bir Kürt köyü...
Türkiye Cumhuriyeti o köye 1963’te ilkokulu götürdü.
Bülent Ecevit, hayatının en büyük hayallerinden biri olan köykent projelerinden birini o köyde gerçekleştirdi.
1990’lı yıllarda o köy terörün fırtına gibi estiği bir yerdi.
Bugün o köyde huzur var...
Siluetine baktığınız zaman, tek katlı evler içinde 5 katlı bir bina dikkati çekiyor.
İşte o bina, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurduğu ilkokuldur...
* * *
Dün 25 gencimizi kalbimize gömdüğümüz Afyonkarahisar’a, o elim patlamadan 24 saat önce bir başka askerin cenazesi getirildi.
Adı Sami Çiftçi’ydi.
Türkiye Cumhuriyeti Ordusu’nda üsteğmen olarak görev yapıyordu.
Bir gece önce Beytüşşebap’taki kalleş saldırıda şehit olmuştu.
Ailesi Elazığ’ın Baskil ilçesindendi.
Afyonkarahisar’a göç etmişlerdi.
Cenaze namazı şehrin merkezindeki İmaret Camisi’nde kılındı ve toprağa verildi.
Başucunda henüz bir şey yazmıyor.
Mezar taşı dikmek için toprağın oturması bekleniyor.
Afyonkarahisar’ın 233’üncü şehidiydi...
* * *
Ya bizler...
Onlar şehit, bizlerse ruhen malul...
Dün hepimiz televizyonların başındayız.
Belediye Başkanı telaşla fırlayıp, “Sabotaj değil” diyor.
Arkasından Orman Bakanı...
Aynı telaş, aynı cümleler...
Ve bizler...
25 askerimizi kaybettiğimiz patlamanın terör saldırısı değil de kaza olması için neredeyse dua ediyorduk.
İçimizde kahredici tuhaf bir duygu.
İnşallah terör değil de kazadır...
Ne de olsa beceriksizlik, çaresizlikten daha hafif gelecekti bize...
Allahım...
Hiç olmazsa, o 25 asker, bir kaza sonucu ölmüş olsun ki, üç gün önce Beytüşşebap’ta, kırılmış gururumuz, Kurtuluş Savaşı’nın en sembolik şehirlerinden birinde ayağa düşmesin...
* * *
Ne diyeyim?
Ey kahpe felek...
Ey feleklerin en aşağılığı...
Demek ki 25 gencecik insanın henüz soğumamış bedeni önünde bize bunu da gösterecektin...
Ama bil ki...
Yılmayacağız...
Paylaş