Paylaş
Her şeyden önce insanların haklarını korumakla yükümlü siyasetçiler...
Dünyanın çeşitli yerlerinde...
Eşcinselleri yarım insan kabul ettiler.
Bunu kimi zaman doğrudan sözle yaptılar:
“İnsanlar eşcinselliğin fikrinden bile iğreniyor; onlardan korkuyor, nefret ediyor.”
“Eşcinsellik bir akıl hastalığı.”
“Eşcinsel doğulmaz, olunur.”
“Eşcinseller önüne gelenle düşüp kalkar, uzun süreli ilişki istemez, zaten beceremez.”
“Eşcinsellik hem topluma hem bireyin kendisine zararlıdır.”
Kimi zaman da siyasetçiler...
Böylesine çirkin sözler zikretmediler. Veya doğrudan aşağılamadılar ama...
Çıkarmadıkları kanunlarla, tanımadıkları haklarla eşcinselleri örselediler.
Halen de yüksek medeniyetler dışında manzara pek farklı sayılmaz..
Libya, Mısır, Fas, Sudan, Tunus, Nijerya, Senegal, Somali, Uganda, Tanzanya, Kuveyt, Lübnan, Katar, Suudi Arabistan, Suriye, Birleşik Arap Emirlikleri ve Yemen gibi birçok Afrika ve Ortadoğu ülkesinde eşcinsellik bugün yasak.
Bazısında eşcinseller 2-3 yıllık hapis cezasına çarptırılıyor, kimisinde idama mahkum ediliyor.
Bize gelirsek...
Ortada bir yasak yok.
Ama ne eşcinseller herkes kadar özgür ne de devlet ve toplum onlara karşı adil.
Hukuk sistemimizde hiçbir şekilde eşcinsellikle ilgili bir düzenleme yok.
Oysa Batılı ülkelerde eşcinsellerin evlenmesi veya miras, sigorta gibi sosyal haklardan faydalanması gibi konularda düzenlemeler var.
Onların anayasaları ile yasalarında “cinsel yönelim” ve “cinsiyet kimliği” gibi tanımlamalara yer verilirken...
Türkiye’de anayasada “kadın erkek” ve “cinsiyet” gibi çok muğlak bir tanımlama var.
Yakın zamanda Türkiye, kadına karşı şiddetin önlenmesi konusunda Avrupa Konseyi’nin sözleşmesini imzaladı.
Bu, sadece heteroseksüel kadınların değil, biseksüel, lezbiyen ve transseksüel kadınların da şiddete karşı korunmasıyla ilgili bir sözleşme.
Sözleşmede “cinsel yönelim” kavramı geçiyor. Sözleşme Türkçe’ye çevrilirken “cinsel tercih” ilk defa bu vesileyle hukukumuza girdi.
Ama bu çok ufak bir adım.
Devlet Memurları Kanunu’nda eşcinsellikle ilgili hiçbir tanımlama söz konusu değil. Ve uygulamada eşcinsellik yüz kızartıcı bir durum olarak kullanılıyor. Eşcinsel olduğu tespit edilen memurlar devlet memurluğundan çıkarılarak cezalandırılıyor. Meslekten kovulan polis memurları, öğretmenler var.
Devlet burada ayrımcılık yapıyor.
CHP ile BDP Anayasa’nın Eşitlik maddesine “cinsel yönelim” ve “cinsel kimlik” ifadelerinin eklenmesine dair teklif sundu. Ne var ki MHP ile AKP “Biz bunun önünü açamayız” dedi.
Oysa, Anayasa’nın 10’uncu maddesindeki cinsiyet tanımı çıkarılsa ve “cinsiyet kimliği” sokulsa...
Kanunların uygulanması sağlanır. Ceza kanunları, iş kanunu, devlet memurları kanunu ve polisin tabi olduğu kanun bu şekilde değişir.
Eşcinseller öldürüldüğünde mahkemeler genellikle katillere haklı tahrik indirimi uyguluyor. Maktulün eşcinsel olması hafifletici sebepten sayılıyor.
Ağırlaştırılmış müebbet cezası alması gerekirken, katil 10-15 yıl gibi bir cezaya çarptırılıyor.
Aynı suç bir kadın-erkek arasında işlense çok daha ağır cezalandırılır.
Danimarka Başbakanı eşcinsel yürüyüşüne katılıyor.
Biz burada eşcinseller “yokmuş” gibi yapıyoruz.
Bir Danimarka olamayız belki...
Ama insana da insan diyemez miyiz?
Paylaş