Paylaş
Şimdi o formayı genç bir meslektaşı terletiyor, Burak Yılmaz... Daha önce defalarca buna benzer olayların kahramanı olmayı başaran 'gol kralı' unvanlı milli forvet, 85. dakikada ceza sahası içerisinde kendini bırakarak eski takımının emeklerine, meslektaşlarının hakkına, iyice uzaklarda bıraktığımız futbolun adaletine darbe vurmaktan beis duymadı. 'Emek' dediği için Galatasaray'dan uzaklaştırılan Metin Kurt'un kemiklerini sızlattı.
Melo'nun hataları, Holosko'nun iki yıl sonra kıpırdanması, Galatasaray'ın orta saha zafiyeti, Olcay Şahan'ın adaptasyonu, Fernandes'in orkestra şefliği... Bunların hepsi üzerinde saatlerce konuşulur, tartışılır, büyük ihtimalle keyif de alınır. Ancak Burak Yılmaz'ın bu yaptığı maalesef, ne Metin Kurt'un mücadelesine, ne de parçalıya yakışır.
Oscar Wilde ve Feda
Beşiktaş Jimnastik Kulübü kurulmadan çok kısa bir süre önce Reading Hapishanesi'nden salınan ve ardından bir otel odasında ölü bulunan dünyanın en önemli şairlerinden Oscar Wilde şöyle demişti: "Romantik aşk zenginlerin ayrıcalığıdır, işsiz olanların değil. Fakirler, sıradan ve pratik zekâlı olmalıdır." Galatasaray bu kadro yapısı, yıldızları ve debdebesiyle belki rakibini hafife aldı ve bir şekilde darbe almadan İnönü'den ayrıldı. Ancak siyah beyazlı taraf pratik zekayla, sıradanlıkla ve realiteyle o şaşalı kadronun karşısında çok daha iyi olan takımdı, galibiyeti kaçırdı. "Feda" projesi belki kulübün kasasını doldurmuyor ancak futbola ve spora dair çok önemli dersler veriyor.
Paylaş