Paylaş
Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, muhalefet liderleri, komutanlar.
Gazeteler elbette ellerindeki tek fotoğraf bu olduğu için böyle sayfalar yapmadılar.
Birbirlerine her gün ağır sözler söyleyebilen insanların bile bir ortak acının etrafında birleşebileceğini göstermek ve sorunun nasıl çözülebileceğine işaret etmek için bunu yaptılar.
Gazete yöneticisi olduğum yıllarda benzeri fotoğrafları
kaç kere kullandığımı hatırlamıyorum bile.
Böyle onlarca fotoğraf yayımlandı, herkes el ele verirse sorunun çözülebileceği yazıldı ama varabildiğimiz yer belli aralarla aynı fotoğrafları yayımlamaktan ibaret.
Biliyoruz ki bugün, yarın, hadi bilemediniz önümüzdeki salı günü, terör kurbanlarının önünde saf tutanlar bir kez daha birbirlerine girecekler.
Herkes herkesi suçlayacak, kimse öbürünü dinlemeyecek, bir masanın etrafında toplanılıp ortak bir akıl üretilemeyecek.
İktidar, muhalefeti terör üzerinden siyaset yapmakla suçlayacak; muhalefet, iktidarı terörün oyuncağı olmakla.
Onlarca kez dinlediğimiz tartışmaları yine dinleyeceğiz, ta ki gelecek büyük
cenazeye kadar!
Sonra yine benzer fotoğraflar yayımlanacak, aynı dilekler yazılacak, sonra yine ağız dalaşı başlayacak.
Siyaset ne yazık ki Türkiye’de bir kayıkçı kavgası gibi yürütülüyor.
Oysa siyaset, sorunları çözmek için yapılır. Ülkeyi kilitlemek, sorunları çözümsüz hale getirmek
için değil!
Bugünkü Meclis’in yapısına baktığımızda elbette partilerin tümünün birden, bir masanın etrafında oturarak bir yere varabileceklerini söyleyemeyiz.
Böyle bir durumda normal olan şey, iktidar partisinin sorunun çözümü için nasıl bir planı olduğunu açıklıkla ortaya koyması ve sonra muhalefetten bu plana destek istemesidir.
Muhalefet partileri
bu plana hemen karşı çıkmak yerine, ortak noktalarının neler olduğuna bakmalı ve sorunun çözümüne o ortak noktalardan yola çıkılarak başlanmalıdır.
Bugüne kadar hâkim olan siyaset yapma biçimiyle hiçbir yere varamadık.
Artık yeni bir yol
tutturmak gerek ve bugünün siyasal kadroları bu yolu bulmanın tarihsel sorumluluğunu taşıyorlar!
Kürtleri bu örgüt mü temsil ediyor?
PKK terörünün Gaziantep’i seçmiş olmasının özel önemi üzerinde duruluyor. Suriye parmağından, hükümetin Suriye işine fazla burnunu sokmuş olmasının sonuçlarından söz ediliyor.
PKK’nın yabancı istihbarat servislerinin oyuncağı olma rolünü çoğu zaman gönüllü olarak üstlendiğine kuşku yok.
Bu olayda da elbette böyle bir “kullanılma” söz konusu olabilir.
Ama bunun, meselenin özü ile hiç ilgisi yok. Suriye ile kardeş kardeş geçinirken de PKK böyle eylemler yapabiliyordu. Sivillere yönelik kör terör eylemleri gerçekleştirebiliyordu. Kalabalık gruplar halinde karakollara saldırılar yapabiliyordu.
PKK’nın amacının ne olduğu bir sır değil.
Türkler ile Kürtleri
bir arada yaşayamaz hale getirmek için çabalıyor, kaldırılan her cenazenin, ölüp giden her genç insanın iki toplum arasındaki duvara bir tuğla daha koymak anlamına geldiğini hesaplıyor. Onlar için son eylemi, kimin çıkarına hizmet ederek yaptıklarının bir önemi yok.
Vicdan sahibi Kürtlerin bu konuyu iyice bir düşünmeleri gerekiyor.
Kendilerine şunu sormalılar: Türkiye Kürtlerini, hiçbir ahlaki ve insani kuralı olmayan bu örgüt mü temsil ediyor?
İran’a mı özendiler?
İRAN parlamentosuna yeni bir kanun teklifi verildi. Teklifte, kız çocuklarının evlilik yaşının 10’un altına indirilmesi öneriliyor. On!
CNN Türk’ün haberine göre daha önce de yine parlamentodan yapılan bir açıklamada “10 yaşın altındaki kız çocuklarının evlenmesinin yasaklanması illegal” deniliyor.
Bu teklife karşı uluslararası bir girişim, kampanya yürütülüyor, imza toplanıyor. Dilekçede 10 yaşın altındaki kız çocuklarının evliliğe hazır olmadıkları belirtiliyor. Sanki 11 yaşında olanlar buna hazırlarmış gibi!
1979’daki İslam devriminden önce İran’da kız çocukları için evlilik yaşı 16 idi. Ancak devrim sonrası yasalarda ergenlik yaşı kızlar için 9, erkekler için 15 olarak kabul ediliyor.
Pedofilinin yasal hale getirilmesi ancak böyle
olabilirdi zaten.
Bu haberi okurken Türkiye’de ilköğretime başlama yaşının 60 aylıklara kadar indirilmesini hatırladım.
Acaba çocukları beş yaşında ilkokula gönderip dokuz yaşında mezun etmeyi düşünenlerin akıllarının gerisinde de böyle bir referans mı vardı?
Paylaş