Paylaş
Araçta bulunan 4 asker ve aracı kullanan korucunun on yaşındaki oğlu da yaralı olarak hastaneye kaldırıldı.
Uçuruma yuvarlanan minibüsün gazetelerdeki fotoğraflarını görmüş olmalısınız. Sivil plakalı, beyaz bir minibüs. Aracı da kazada ölen korucu kullanıyormuş.
PKK’nın saldırılarının yoğunlaştığı bir dönemde, yapılan işe bakar mısınız?
“Güvenlik sağlamak için” 13 asker, bir korucu ve korucunun oğlu, bir minibüse doluşturuluyorlar ve yola gönderiliyorlar.
Minibüsü ehliyetli olup olmadığını dahi bilmediğimiz korucu kullanıyor. Bu da yetmemiş, güvenlik sağlamak için tam teçhizat yola çıkarılan askerlerin yanında bir de çocuk var!
Türk ordusu şunca yıldır PKK ile “düşük yoğunluklu” bir savaş yürütüyor ve en hassas bölgelerden birinde güvenlik sağlayacak askerler, sanki gezintiye çıkmış gibi bir sivil minibüse doldurulup yola çıkarılıyorlar.
Türk ordusunun kendi personelini bir yerden diğerine taşıyacak aracı mı yok da bir korucunun kullandığı sivil minibüsle naklediliyorlar?
Türk ordusunun içinde böyle bir aracı kullanacak, her duruma karşı özel olarak eğitilmiş, ileri sürüş tekniklerini bilen, dar ve virajlı bir yolda karşıdan gelen araçtan uçuruma düşmeden kaçabilecek eğitimde personel mi yok?
PKK o minibüse bir saldırı düzenleseydi, askerler o minibüsün daracık kapısından çıkana kadar hepsi şehit olurdu. Yola mayınlı bir tuzak kurulsaydı, bugün yaralı olanları da kaybetmiş olabilirdik.
Savunma bütçemize, PKK ile mücadeleye bu kadar para harcıyoruz, bunca yıldır PKK ile mücadele sürüyor ve askerler, bir sivilin kullandığı sivil plakalı bir minibüste şehit oluyorlar.
Gazetelerde dün “kaza yapan minibüste şehit olan askerlerden” söz ediliyordu.
Tamamen yanlış bir haber! On kişi “kaza” nedeniyle şehit olmadı, onlar üstlerinin “ihmalleri” nedeniyle şehit oldu!
Konuşmayı bırakıp işinize odaklanın
GAZİANTEP’teki terör saldırısının ardından bir kez daha devlet büyüklerimiz aynı şeyleri söylediler.
Kanları yerde kalmayacak, hesap sorulacak, teröre pabuç bırakılmayacak, mücadelemiz sürecek vs!
Allah’tan İçişleri Bakanı’nın zihinsel seviyesinde değilim. Yoksa benim de içimden o sözleri ağızlarına geri tıkmak gelebilirdi.
Ama böyle bir şey yapmayacağım tabii. Zaten beğenmediğin bir fikri, birisinin ağzına geri tıkmayı düşünmek bile ayıptır. Bu nedenle İçişleri Bakanı’nın köşe yazarlarının yazılarını ağızlarına tıkmak istemesine aldırmayın.
Aslına bakarsanız, İçişleri Bakanı’nın durumunda yapılması gereken şey utanıp susmak ve işini doğru dürüst yapmaya çalışmak olmalıdır.
Memleketin asayişinden sorumlu ve bizzat kendisi bile memleketin bazı şehirlerinde sokakta yanında bir koruma ordusu olmadan gezemiyor.
Ülkede ciddi bir güvenlik sorunu var ve bunu çözme makamında olan kişi sadece konuşuyor, sağa-sola yanıt yetiştiriyor.
Hakkını yemeyeyim, bazen bu konuşmalarla bizleri güldürmeyi de başarıyor ama o makamda bulunmasının nedeni bu değil ki!
Başbakan güvendi ve kendisine bir iş emanet etti, işini yapamıyor. Dünyanın bütçesini yönetiyor, emrinde binlerce insan çalışıyor ama ülkenin sokaklarında insanlar ölmeye devam ediyor.
Elbette onlarca yıldır süren bu ateşi, bir günde söndürmesini beklemiyoruz ama hiç olmazsa susup işine odaklansa daha iyi olmaz mı?
10 yılda varabildiğimiz yer burası
PKK’nın saldırıları 1984 yılından bu yana sürüyor. Demek ki 28 yıldır inişleri ve çıkışlarıyla terörist saldırı altında yaşıyoruz.
Şu anda iktidarda bulunan parti 2002 yılının kasım ayındaki seçimlerden beri iktidarda.
Her seçimde daha yüksek oy aldı, çok güçlü meclis çoğunluğuna dayanarak istediği hemen her şeyi de gerçekleştirebildi.
İktidarda bulunduğu on yıllık süre, PKK terörünün yaklaşık son üçte birlik süresine denk geliyor.
Ve bu on yılda gelebildiğimiz nokta bu!
Türkiye, 12 Eylül dönemi hariç, yaklaşık 40 yıldır böylesine güçlü bir meclis çoğunluğuna dayanan hükümet görmedi.
Anayasayı değiştirmek de dahil her şeye gücü yetebildi, “askeri vesayet” sona erdi ama terörün önlenmesi, sorunun çözülmesi için alabildiğimiz yol arpa boyu!
Çünkü hükümetin bu konuda bütünlüklü ve tutarlı hiçbir politikası olmadı.
Bir gün başka şey söylediler, başka gün tam tersini.
Mehter takımı gibi iki adım ileri, bir adım geri politikasıyla bir yere varabilmek mümkün değildi ve varılamadı.
Ortaya çıkıyor ki PKK ile Oslo’da yapılan görüşmelerin amacı geçici ateşkes sağlayarak seçimlere yalancı bir huzur ortamıyla girmekmiş.
Ve şimdi on yıllık iktidarları döneminde bu konuda hiçbir ilerleme sağlayamamış olmanın sorumluluğunu “medyaya” atıyorlar. Sanki terörist saldırıları gizlemek, halkın gözünden kaçırmak mümkün olacakmış gibi, terör böyle önlenebilecekmiş gibi!
Bu boş işleri bırakın ve artık bu işi nasıl önleyeceğinizi, planınızın ne olduğunu açık seçik anlatın.
Denene denene yalama olmuş yöntemlerden vazgeçin, yeni şeyler söyleyin. Halk sizi iktidara getirirken sorunları çözeceğinize ilişkin sözlerinize inandı, şimdi bunun gereklerini yerine getirin.
Paylaş