Paylaş
Meşhur Şerif Hüseyin de 1917 yılında “tüm Müslümanların Ermenileri koruması” için “karar” çıkarmış... Amerika’da diyasporanın The Armenian Weekly adlı yayın organında Sasunyan’ın yazdığı makalenin özeti böyle.
Şimdi biraz yakından bakalım.
Kim bu adam?
Sasunyan, diyasporanın en azgın liderlerindendir, Taşnak militanıdır. Nasıl bir kafa olduğuna dair bir örnek vereyim. Doğu Anadolu’da bir Ermenistan kurulmasının ancak askeri güçle mümkün olacağını belirten Sasunyan şunları yazıyor:
“Ermenistan askeri anlamda Türkiye’den zayıf olduğu için Türkiye’de yaşanacak öngörülemeyen gelişmeleri beklemek zorunda. Mesela iç savaş, bölgesel çatışmalar, Kürt isyanı, doğal felaketler gibi güç boşluğu yaratacak ve dünyanın bu bölümünde sınırların değişmesine neden olacak gelişmeler...” (The Armenian Weekly, 8 Ağustos)
Böyle bir adam...
Açık artırma
Türkiye, 1909 yılında, eski takvimle “31 Mart Vakası” denilen 13 Nisan hadiselerinin depremini yaşarken, ertesi gün Adana ve çevresinde Müslümanlarla Ermeniler arasında korkunç bir etnik çatışma çıkmış, il ve ilçelerde kan gövdeyi götürmüştü. Cemal Paşa hatıralarında 1.850 Müslüman, 17.000 Ermeni öldürüldüğünü yazar. Birçok Türk tarihçi de bu rakamları kullanır. Osmanlı Mebusan Meclisi Soruşturma Komisyonu’nun raporuna göre ise ölü sayısı 1.186 Müslüman, 5.245 Ermeni’dir.
Ne olursa olsun korkunç bir facia...
İç içe yaşayan iki toplumun ne hale geldiğinin kanlı bir fotoğrafı!
Ermeni milliyetçisi tarihçiler, mesela Dadrian, dilimizde de yayınlanan Tehcir ve Taktil adlı kitabında öldürülen Ermeni sayısını, kaynak göstermeden 20.000’e çıkarmışlardı... Sasunyan bunu 30.000’e çıkarmış!
Fetva meselesi
Faciadan sonra kurulan askeri mahkeme kararıyla 1 Ermeni, 47 Müslüman idam edilmişti. Bunlardan biri Bahçe ilçesi müftüsüdür. Onun bir fetvası olabilir mi?
Türkiye’de konuyu en iyi araştıran akademisyenlerden Prof. Kemal Çiçek’in 1909 Adana Hadisesi adlı İngilizce kitabı bir ay önce yayınlandı. Ona sordum, söylediği şu:
“Adana mahkemesinin tutanaklarını inceledim. Ermeniler o zaman da böyle bir iddiada bulunmuş ama iddianın ötesinde hiçbir belge ve tanık yok. Böyle bir fetva kesinlikle yoktur!”
Sasunyan, El Ezher’in fetvasından bahsediyor ama Türk müftüsünün böyle bir fetva verdiğine dair El Ezher’in de bir belgesi yok.
Fetva usulü
Fetva istendiğinde olay araştırılmaz, belge de istenmez. Soyut bir soru sorulur, ona göre fetva yazılır. Muhtemelen o zaman El Ezher’e “Bir Türk müftü, Hıristiyanları kesmek caizdir diye fetva vermiş, caiz midir?” gibi soyut bir soru sorulmuş ve tabii bunu reddeden bir fetva yazılmış olabilir.
Nitekim, Ezher’in fetvası olduğu söylenen metinde “Duyduklarımız doğru ise” denilmektedir.
Abdülhamit’in indirilmesine ilişkin fetvada da onun “Peygamberimizin hadis kitaplarını yaktırdığı” iddiası vardı! Yakmış mı, yakmamış mı diye bakmadan ‘hadis kitaplarını yakan sultan indirilir’ diye fetva alınmıştı!
Hiçbir fetva “maddi delil” değildir.
Adana Psikoposu Muşeg’in Ermenileri nasıl silahlandırıp çatışmaya teşvik ettiği ise ayrı bir konu.
Ya Şerif Hüseyin? Tam o sırada Osmanlı’ya isyan etmiş, kimlerin gözüne girmek isteyecekti?!
Netice: Taşnak komitası 2015’e, “yüzüncü yıldönümü”ne hazırlanıyor!
Paylaş