Propaganda

HÜSEYİN Aygün’ün ‘işbirlikçi’ diye suçlanarak kaçırılması ile, kaçırıldıktan sonra kendisine ‘ağabey’ muamelesi yapılmasını iyi analiz etmek gerekir.

Haberin Devamı

Sayın Aygün kaçırıldığında, “HPG Ana Karargâh Komutanlığı”nın yaptığı açıklamada şu gerekçeler ifade edilmişti:

-Hüseyin Aygün devletin özel savaş politikalarının yürütücüsüdür.

-Halk bu yönde onu PKK’ya şikâyet etmiştir.

-Devlet Dersim’de asimilasyoncu ve parçalayıcı politikalar uyguluyor, barajlar yapıyor.

-Bu kirli politikaların hizmetine girmemesi için Aygün uyarılacaktır.

Aygün’ün bu sebeplerle “gözaltına alındığı” ve hakkında “idari ve hukuki işlemlerin” tamamlanmasından sonra serbest bırakılacağı da ifade edilmişti.

Demek ki, Aygün PKK gözünde ‘devletin işbirlikçisi’ gibi görülüyordu! Sonra...

Ağabey’ muamelesi

Aygün’e “idari ve hukuki işlem” değil, “ağabey” muamelesi yapıldı. Eylemin amacı da, ‘işbirlikçi’ olmaması için Aygün’ü “uyarmak” değilmiş, “Türk kamuoyuna barış ve ateşkes mesajı vermek”miş. Hatta “savaşı anlamsız bulduklarını, eve dönmek istediklerini” bile söylemişler.

18-25 yaşlarındaki bu çocukların barış, ateşkes ve eve dönme özlemi içinde olmaları doğaldır. Hüseyin Aygün’ün bu gençleri suçlamadan sözlerini “anlayışlı” bir dille anlatması da insani bir tavırdır. PKK barış kavramında samimi olsa, meselenin çözümü elbette “ateşkes, barış, eve dönüş” kavramlarından geçer...

Fakat PKK’nın militan tabanında “barış” ve “eve dönüş” özlemleri kabardığında nasıl bir gevşeme meydana geldiğini Karayılan’ın kendisi söylemişti. Onun için PKK, “barış” sözünü “propaganda” için kullanıyor, fakat “ayaklanma ve savaş dahil bütün metotlar”ı uygulamak amacıyla militanlarını “fedai” olarak eğitiyor. (10. Kongre Kararları)

Ölmeyi ve öldürmeyi kutsayan bir harekettir bu.

Haberin Devamı

Dersim’e tehdit

Aygün’ün kaçırılması olayında temel soru şudur: Neden devletin işbirlikçisi gibi görerek kaçırdılar?.. Neden ‘abi, eve dönmek istiyoruz, partiler bu işi çözsün’ üslubuyla serbest bıraktılar?

Bunun en önemli sebebi, “halk tepkisi”dir. Dersim, PKK için fevkalade önemlidir. PKK’nın haritasını bozan bir siyasi duruşa sahiptir. Dersim’e tehdit sökerse tehdit... Tehdit sökmezse ‘barış’ propagandası...

Aygün, Ocak 2012’de Muhalifgazete.com’a yaptığı uzun açıklamada “PKK terörü”nün seçimlerde nasıl işlediğini şöyle anlatmıştı:

PKK’lılar, köylere indi, halkı tehdit ettiler, bu sandıklardan, BDP’nin bağımsız adayına oy çıkacak diye. Diyarbakır’da da AKP’lileri tehdit ettiler. Oysa BDP Ankara’da siyaset yapıyor. Biri, BDP’lileri tehdit etse hepimiz karşı çıkarız. Ama orada PKK resmen terör estiriyor...”

Aygün’ün işbirlikçi gibi gösterilerek kaçırılması da böyle Dersim’e yöneltilmiş tehditti..

Tehdit sökmeyince

Hatta onu iki günde bırakmayacaklardı, Aygün’ün söylediği gibi:

“Dersim üst düzey yöneticilerine ulaşıp bazı taleplerde bulunacaklardı. Oluşan tepkiler üzerine 48 saat içinde serbest bırakıldım.”

Aygün, “Ankara’da her partiden devlet ve siyaset adamlarının, bütün Alevi örgütlerinin, yürüyüş yapan bütün insanların ve başta Dersim halkının tepkilerinin” bu süreyi kısalttığını belirtiyor.

PKK diz çöktürmek istemiş fakat, aksine insanlar ayağa kalkmıştı.

Bunu çok önemli buluyorum: Olgun demokrasilerdeki bütün özgürlüklerin olması... Terörist metotlara karşı da devlet mücadelesiyle yetinmeyip, Dersimlilerin
yaptığı gibi, halkın ayağa kalkması!

Bunun için sol demokratların ve demokrat Kürtlerin PKK totalitarizmini eleştirmesi, bütün eleştirilerden daha etkili olur. Bu ahlaki bir görevdir.

 

Yazarın Tüm Yazıları